başıma vidalanmış şapkamın gölgesinde
ölüminyum gergedanım, edepsiz
yaylar kışkırtır genlerimi
mandrake gözlüklüyüm 'ufukta bir tehlike'
zeiss bakınca gözlerim çingene mavi
içimde fabrikasyon bir coşku nedense
İLKİ
Kırmızı:
gelirdiniz
bir manto daha çıkardı mantonuzun altından
ordadır, dedim, nerde olacak
kimsesiz bir çocuk gibi çömelmiştir şimdi
Çağdaş'ın bahçesine akşam.
ordadır o da
peygamber saatlerini bekliyordur
ağzını dayamak için mürekkep hokkasına
Mevsim ince boyunlu ve hayat
Bir parmak kalınlığında
Dizlerimize sokulan ay ışığı
Ve ayaklarımızı soktuğumuz unutulmuş su
İtiyor bizi gökyüzüne doğru
sürdürüyoruz oyunu. ben
karanlık bir dağdan iniyorum
o, dudaklarında mevsimsiz iki gelincik
çıkıp geliyor çalıların ardından
her zaman bir çit aramızda
güller vazgeçti, çocuklar büyüdü
kuzeydeki vadiden geldi eylül
belki birkaç sıcak gün daha
sabahlarında üşüdüğüm
epey uzağımda kaldı içimden geçen yol
:23 00
:kapanış
ve sular sulardan ayrıldı
kullanmadığım bir denizde ne kadar ağırım
sonunda dikildi yeleğim
arkası astarlık kumaş
önü balıksırtı, sıçan ölüsü
giyindim
ucu zincirli zamanı koydum cebine
inadı tuttu, astı suratını
yüzü büyük ormana dönük
gitti çitlerin dibine oturdu hayat
oralı olmadım
gölgeye çektim ben de masamı
kıyısına iliştim, eski çalılıklara baktım
-Can'a-
toplanma
Gördük birden, mavi kreponla boğulmuş ışığı,
duvar kağıtlarının altında kanayan günü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!