Ne güzel bir şey yaşamak
Hayat tıpkı bir basamak
Çıkacaksın birer birer
Her birine basarak.
Gülen gözdeki gülücük
Aşkı sorarsan ey şair... şaire..?
Onu gözü yaşlı dervişden öğren
Ferhatın hırsıyla olunca pare
"Hak" diye haykıran bir taşdan öğren.
Semalarda kanat vurup süzülen
Şu senin deli deli coşkunca akışından
Bir başıma yıllarca neler çektim ey musluk
Bir de karşımda durup o hain bakışından
Heybetinden ürküp de yere çöktüm ey musluk.
Hiç mi ölçün yok senin keyfe göre akarsın
Bir dünya bırakalım gül yüzlü çocuklara
İçinde ölüm kusan o silahlar olmasın
Sevgiden yuva olsun minicik yüreklere
Zulüm hoyrat eliyle arayıp da bulmasın.
Silaha sarılmasın kalem tutan o eller
A! dostlar söyleyin yok mu bir konu
Aklım durdu artık bulamıyorum
Yavaş yavaş geldi bu işin sonu
Bıktım artık bir haz alamıyorum.
Her dala el attık çocuğa yazdık
Çifte zincirle bağlandı ellerim
Koptu kökünden konuşmaz dillerim
Atıldım dipsiz karanlık kuyuya
Ak ışıkta görmez oldu gözlerim.
Ezildim bin tonluk yükün altında
Gönül penceremi açmama ne gerek
Çekmedim önüne ki demirden kepenk.
Sende de , bende de inleyen bir yürek
Olduğu müddetçe çekinme buyur gel.
Aynı gülden aynı kokuyu almışız
Edeple erenler kapusun çaldım
Dedim" bana da bir yeriniz var mı?"
Dediler"önce biz sana soralım
"Edep kumaşında teliniz var mı?
Edepten öte irfan olur mu?
Boynu bükük yaşlı gözler
Melul mahzun kime bakar?
Islak yanak, solgun yüzler
Yürekleri yakar... Yakar.
Akşam olur gece biner
Taze açmış güldü geldi de geçti
Kuru yaprak gibi soldu gençliğim.
Parça parça edip kırpıp da biçti
Çiğnenip ezildi yoldu gençliğim.
Bir seraba kandım hayalin ettim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!