Nur Güdücü Şiirleri - Şair Nur Güdücü

Nur Güdücü

İnsanlık var olduğundan bu yana kendisine uygun en doğru haberleşme yöntemini aradı durdu.

En uzun süre kullandığı ve en çok sevip bağlandığı iletişim aracı ise mektup oldu. Zamanın şartlarına göre kah koşarak, kah bir güvercinin ayağında, kah at üstünde büyük itina ile taşıdı onu. Mektubu taşıyanlar da toplumda sevilen bir statüye kavuşuverdiler. Onlara kimi zaman tatar, ulak, çapar dedik kimi zaman da postacı. Son yüzyılda ise emrine motorlu vasıtaları, trenleri hatta uçakları dahi verdik. Mektuptan başka örgütlü hiçbir iletişim aracımız olmadı yüzyıllarca. Her türlü zorluğa rağmen mektup adresine ulaştı. Gönderilen her mektup sevgi taşıdı. Umut götürdü. Hasret giderdi. Zaman zaman da acı, ıstırap ve hüzün dağıttı.

Doksanların başına kadar mektup en önemli haberleşme aracı oldu. Mektuplarla sevindik, ağladık, hüzünlendik, bayramlaştık. “Cansız fotoğraflarımızla en içten sevgilerimizi koyardık zarfların içine. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülürdü. Şu satırlar hangimize yabancıdır ki...

Devamını Oku
Nur Güdücü

Yaşamaya devam etmemizi sağlayan sayısız paraşütler var hayatımızda, her defasında bir başka insanın bizim için hazırladığı, maddi paraşütler, manevi paraşütler, duygusal paraşütler, ruhsal paraşütler.
Sahip olduğunuz en büyük yeteneği kim kazandırdı size veya düşünce yapınızı kim şekillendirdi?
Kimler size moral verdi zor zamanlarınızda ya da hayata dair manevi değerlerin farkına varmanızı kimler sağladı?
Hayatınız boyunca paraşütünüzü hazırlayan kimlerdi? İşte onlar hayatımızı borçlu olduğumuz insanlardı.
Peki, siz kimlere, hangi paraşütleri hazırlıyorsunuz, hiç düşündünüz mü?

Devamını Oku
Nur Güdücü

Dolunaylı yıldızı bol gecelerde, gözüm üzerinde olur Zühre yıldızının. Sılaya sevdaya hasrete yakınlık doğurur.
Elimi gökyüzüne uzatır erişmeye parlaklığından güç almaya çalışırım.

Değecek olsam sevdama da ulaşmış olacakmışım gibi.
Yıldızlar bir yağmur olur sonra da yüreğime aynı ışıkla dolarlar.
Her damla da yüreğim hasretlikle acır. Yüreğime vuslat sancısıyla giren yıldızlar, yanaklarımdan çeneme bir bir inerler.

Devamını Oku
Nur Güdücü

Bir yolcu gelir, bir yolcu gider!

Ne o yollar bitti, ne o yollarda gide gele yol çizgilerine yazdığım kaderim.
İçime sığmayan bir çağlayan olurdu yüreğim. Havadaysam dağları sayardım bir bir. Sılam yakınlaşıyor diye. Bulutları kovalardı gözlerim, sevincim kuşların kanatlarında rüzgârla yarışırdı.
Yere süzülürken birkaç dakika sonra kavuşacağımın tesellisi sukut derdi.
Karadaysam, uzar uzar sonu gelmezdi yolların.. Her dağın gölgesinden güç alırdım. Her gördüğüm ağaca bir çentik sallardı gözlerim. Yine geleceğim diye.

Devamını Oku
Nur Güdücü

Seven iki gönülden ayrılıp topluma yansımış ama yasak ya da ayıp örtülerin içine de gizlenmiş saklanmış bastırılmış sevdalar… Seviyorum deliler gibi seviyorum demek ve aşka aşkımıza sahip çıkmak bu kadar zor mu? .. Çevreye baktığımda yaşayan ölülerde izlenimlerim neler.. Yüzü solgun gülmeyi unutmuş insanlar. Oyunlarını unutmuş çocuklar, Anlamsızlığında boğuştuğumuz işimiz,Trafik aile toplum yaşam üçgeninde girdiğimiz stres.. Tüm bunların içinde aşkı unutmuşuz.. Bize ait olmayan yalancı ruhlar olmuşuz.. Başkalarına endeksli yaşamları boynumuza ilmek ilmek atmışız. Kendimizi değil başkalarını yaşıyor olmuşuz.. Neden artık sevgiler filmlerdeki gibi değil. Çocukluğumuzda ki ya da gençliğimizde ki aşklara ne oldu… Güneş yine aynı gülümsüyor, kuşlar yine aynı şarkıları söylüyor. Yine aynı papatyalardan fal tutmak çok mu zor… Benden bizden sizden kaç tane var daha.Yaşam ibresini akrep üzerinde döndürürken zamanı da su gibi tükettiğimizi neden fark edemiyoruz.. Yitirdiğimiz zaman dilimi içinde kendimiz için yaşadığımız ve topluma mal etmediğimiz kaç elde tutulur neden var. Kaç tane ben yaşıyorum içimde… Sonra yaşadıklarım aklıma geliyor. Değer verdiğim insanlar benimle mutlu oluyor, ben de onlarla. Sonra anlıyorum ki, asıl tutuşulması gereken, o unuttuğumuz sevgiler, hep içimizde olan, mızıkçı bir çocuk gibi bizimle saklambaç oynayan sevgiler. Yok olduğunda bizi binlerce yalancı parçaya bölen, bulunduğunda ise bizi bir yapan unutulmuş sevgiler... Artık, sahip çıkma vakti gelmedi mi, unutulmuş sevgilerimize?

Nur GÜDÜCÜ

Devamını Oku
Nur Güdücü

Bazı oyuncaklar, dünyanın her yanında çocukların sevgilisi olmayı sürdürüyorlar. Peki, oyuncaklar çocuksuluğunu yitirdi mi?

Çocukluğumuzda oyuncaklarımızı annemiz babamız, çoğunluklada büyük babalarımız hazırlardı. Genellikle de büyükler çocuklar için kendi hayallerindeki oyuncağı yaparlardı. Babadan oğla kadar geçiş yapan bu oyuncakların eskimeyen bir yanı vardı.Topaç, Çember... Ve tabii ki bez bebekler. İki tahta arasında zıplayan cambazlar. Altına bilyelerin takıldığı, uzun sapından tutup bir ayağımızı koyup diğeriyle de ittirdiğimiz şimdikilerin kay kay dediği tahta oyuncaklarımız. Kızaklarımız ve rengârenk uçurtmalarımız.

Bugün hala Anadolu'nun, belki de çoğu yerlerinde çocuklar kendi yaptıkları oyuncaklarla oynuyorlar. Ağacı yontarak, telleri kıvrım kıvrım bükerek oyuncaklar üretiyorlar. Hiç umulmadık şeylere renk ve şekil veriyorlar. Küçücük su birikintileri okyanuslara, çam ağaçlarının gövdelerinden kopan kabuklar gemiye dönüşüyor... Bir tahta parçası, birkaç mandal, dereden topladığı renkli taşlar hayal dünyası içerisinde kimlik alıp bir kahraman oluşturabiliyor.

Devamını Oku
Nur Güdücü

Önce hayallerimi çaldılar
Siyaha boyadılar tüm düşlerimi
Oysa ben beyaz severdim
Bir de çay kokan sıla isterdim
Dagların en tepesinde ki sevdayı
Önce hayallerimi çaldılar

Devamını Oku
Nur Güdücü

‘’ Hayat bir tiyatro olsaydı, oynamak istemediğim sahneleri provalarda yok ederim’’
Demek hepimizin aklından geçen düşüncedir. Birçok hayatları aynı anda yaşayabilseydik gerçekte ne istediğimizi doğru algılardık.
Bir tanesini emniyetimiz adına harcar, hataları onun içinde gerçekleştirir. Asıl olanla da doğru yolda ilerlerdik.
Tek bir hayatla neyi istediğimizi ve neyin hata olduğunu ancak yaşayarak öğreniyor sonuçta da canımızı fazlasıyla yakıyoruz.
Alman edebiyatının felsefi düşünürü Walter Benjamin' in ‘’ Yaşam öyküsü ‘’ yazılarında bir paragrafı dikkatimi çekmişti. ‘’ Hayatlarımızı harcayamayız’’
‘’ Hayatı harcayamayız’’ sözcüğü içerisinde bize bahşedilen hayatın ne kadar değerli olduğunu anladım.

Devamını Oku
Nur Güdücü

Gittiğin yollardan dönülmez geri. Gittin el oldun ya incittin beni. Bahar geldi geçti açan çiçeklerim bir bir döküldü. Bahar dalı, başka baharlara kaldı.
Yazı da kışa benzer buraların. Çiğdemleri buz tutmuştur. Buralar da aşk türküleri de söylenmez isyana kapılır yüreğim! Acıtsa da sözlerin yara öyle derindir ki kanayamıyor. İnsan Sevince istese de bırakamıyor.Buz tutuyor kalem yazamıyor.Üşüyor çok üşüyor..

Bu gece senin sesinle, Seslenir bana gecem. Melodilerde sen,.Notası da zaten sen sen. Bu gece sesine, ses verdim ya. Adına da yanık türküler, söylemez miyim? Hasretini sarıp yüreğime, Karalar bağlamaz mıyım? Özlemi sen, Sitemi de sen. Sitemine sitem etmez miyim.Göz yaşlarına karışan göz yaşımı silmez miyim.Tutupta yalnızlığı gölgene sermez miyim? .,Sigaramın ucuna sarıp ta içmez miyim?

Güneşin kurutur dudaklarımı, gözlerin yuvarlasın gözlerime yıldızlarını. Sanki bir bir vurursun susturuculu namludan anılarını. Bir bir vurursun göğsümdeki canlı hatıraları mı. Sonrası yine sabah olur…

Devamını Oku
Nur Güdücü

Ruhum çocuksu çoşkulu
Bır o kadar da duygu dolu.
Hani gelincik kadar küskün narin,,
YIllar öncesi gençliğimi birilerine çaldırdım.
Yanı senden önce gençliğimi zaten harcadım.
Bedenimden yirmili yaşların diriliğini bekleme.

Devamını Oku