Nuh'un gemisine bühtan edenler,
Yelken açıp yel kadrini ne bilir?
O Süleyman kuş dilini bilirdi,
Her Süleyman dil kadrini ne bilir?
Arap atlarında olur fırkalar,
Kimi sarhoş yürür, kimi ırgalar.
Zibilliğe inip konan kargalar,
Has bahçede gül kadrini ne bilir?
Dünya benim diye zenginlik satan,
Helâl ekmeğine haramlar katan,
Sonradan sonraya beğliğe yeten,
Zalim olur, il kadrini ne bilir?
Karac'oğlan der ki: Belim büküldü,
Ağzımın içinde dişim döküldü,
Nuh Nebî'nin haddesinden çekildi,
Saz çalmayan tel kadrini ne bilir?
Kayıt Tarihi : 10.3.2003 22:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Karacaoğlan](https://www.antoloji.com/i/siir/2003/03/10/nuh-un-gemisine-buhtan-edenler-2.jpg)
Karac'oğlan der ki: Belim büküldü,
Ağzımın içinde dişim döküldü,
Nuh Nebî'nin haddesinden çekildi,
Saz çalmayan tel kadrini ne bilir?
.......................
Yazı,kışı, güz baharı hep Kozan
Deli çay'dan ötesine sevk bozan,
Dağılcak da, gurbete şiir yazan
Hep Kozanlı gel kadrini ne bilir.
Nuh'un gemisine bühtan edenler,
Yelken açıp yel kadrini ne bilir?
O Süleyman kuş dilini bilirdi,
Her Süleyman dil kadrini ne bilir?
Arap atlarında olur fırkalar,
Kimi sarhoş yürür, kimi ırgalar.
Zibilliğe inip konan kargalar,
Has bahçede gül kadrini ne bilir?
Dünya benim diye zenginlik satan,
Helâl ekmeğine haramlar katan,
Sonradan sonraya beğliğe yeten,
Zalim olur, il kadrini ne bilir?
Karac'oğlan der ki: Belim büküldü,
Ağzımın içinde dişim döküldü,
Nuh Nebî'nin haddesinden çekildi,
Saz çalmayan tel kadrini ne bilir?
Karacaoğlan
***
Karacaoğlan (1606 – 1679/1689) 17. yüz yıl şairlerimizdendir.
Türkçemizin rengi, kokusu, güzelliği, esintisi, anlamı, vurgusu;
Sevdası, feryadı, sılası, gurbeti, hasreti;
Kahramanı, destanı, isyanı;
Tatlı dilli koşması, güzellerin güzellemesi, acı sözlü yergisi, gönüllerin bestesidir, Karacaoğlan.
Türkçemizin hasıdır, Türkçemizin en safı, tam özüdür, Karacaoğlan.
Sılasını nasıl dillendirir?
Kozan dağından neslimiz
Atı Türkmen’dir aslımız
Varsak’tır durak yerimiz
Gurbet elde yar eyler bizi…
*
Güzellerin, güzelliklerin hayranı, sevdalısı Karacaoğlan’ın gönül dili nasıl seslenir?
Yüce dağ başında duran güzeller
Ne paylaşırsınız kar gibi gibi
Sizin sevdanıza düştüm düşeli
Yanıyor yüreğim kor gibi gibi
*
Vuslata söz aldığı sevdalısının, mehtabın güzelliğini paylaşmaya gelmeyişine içerleyen Karacaoğlan ne düşünür?
Karacaoğlan der ki devranım döndü
Gönlüm yücedeydi engine indi
Seherin yelleri, şafağın bendi
Hani usul boylu sunam gelmedi
*
Ela gözlü bir güzele olan tutkusunu ve ona duyduğu iptila coşkusunu güzel bir türkü ile sazının tellerine nasıl döker?
Ela gözlerine kurban olduğum
Şay edip âleme bildirme beni
Açıp ak gerdanı durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme beni
*
Aşılmaz dağların sevdiğinden ayırdığı, hasretin köz gibi kavurduğu Karacaoğlan, içindeki hasret yangınlarının hesabını nasıl sorar?
Fenasın da Karac’oğlan fenasın
Od düşe de döne döne yanasın
Yüce dağlar sen de bana dönesin
Ayrılasın yareninden eşinden
*
Gurbetteki Karacaoğlan yâd ellerini nasıl görür?
Gönül gurbet ele gitme
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
*
Karacaoğlan der ki dosta darılmaz
Hasta oldum hatırcığım sorulmaz
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
İlleri var bizim ile benzemez
*
Yüksek perdeden yiğitçe haykıran, kendine ve milletine güveni tam olan Karacaoğlan destan söylerse nasıl haykırır?
Hazır ol vaktinde Nemçe kralı
Yer götürmez asker ile geliyor
Patriklerin inmiş tahttan diyorlar
Bir halife kalmış o da geliyor
(Fazıl Ahmet Paşa’nın 1663-1664 Avusturya seferine gidişinin destanı)
*
Sana derim sana ey Acem şahı
Üstüne mağripten asker geliyor
Tahtını yıkıp da mülkün almaya
Sultan Murat kalkmış kendi geliyor
(IV. Murat’ın İran’a yaptığı ve zaferle sonuçlandırdığı savaşın destanı)
*
Yaşlı Karacaoğlan ne düşünür?
.
Karacaoğlan geldi güzel kervanı
Ben olayım devesine sarvanı
Fırsat elde iken sürün devranı
Kocalıkta devran sürülmez imiş
*
Elden ayaktan düşen, sonsuz gidişe yönelen Karacaoğlan’ın dünyaya hayıflanması ve tevekkülü nasıl olur?
Üryan geldim, yine üryan giderim
Ölmemeğe elde ferman mı var?
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var?
***
Nuh'un gemisine bühtan edenler,
Yelken açıp yel kadrini ne bilir?
O Süleyman kuş dilini bilirdi,
Her Süleyman dil kadrini ne bilir?
Nuh’un gemisine inanmak istemeyenler, dini efsane gibi göstermeye çalışanlar, halk masalı havasına büründürmek isteyenler, yelken açmadıkça yel kadrini, kıymetini bilemezler. Yel nedir, yelken nedir, nereden bilecekler?
O Süleyman ki, kuşdilini bilir, onlarla dertleşir, onlarla söyleşir ve onlarla haberleşirdi.
Bir karıncanın dahi ezilmesini istemeyen, Yaratan’dan ötürü yaratılmışı seven o Süleyman ki, kakarınca beyinin hediye ettiği bir çekirge buduyla bütün bir orduyu aylarca doyurur.
Adı her Süleyman olan ne hazret olur, ne peygamber, ne de sultan…
Dili temiz, Türkçesi güçlü bir Karacaoğlan daha gelir mi bilmem, ama bizim Karacaoğlan, kendinden sonraki pek çok ozanımıza mürşit olmuştur, Türk dilinin piri, koşmanın üstadı olmuştur.
Halk edebiyatımızın, koşma tarzının Kutup Yıldızı’dır Karacaoğlan.
Şiir vadisinde yolunu kaybedenler, karanlığa, karamsarlığa düşenler, dilimizi basit ve hakîr görenler yönlerini o en parlak, o en muhteşem, o eserleriyle ilelebet yaşayan ve yaşayacak olan yıldıza, Karacaoğlan’ımıza çevirsinler…
Seçici Kurul’a teşekkürler.
Rahmetler diliyorum, Türkçemizin ölümsüz yıldızına…
Sevgi ve saygıyla…
Hikmet Çiftçi
30 Nisan 2014
Kaynaklar:
1- Karacaoğlan, Esat Ergun
2- Türk Edebiyatı, 2. cilt; Ahmet Kabaklı
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
hee..
Aciz kaldım şu gönlümün elinden,
Benim gitmediğim yollar mı kaldı?
Cevr idi ki yüz çevirip serime,
Başıma gelmedik hâller mi kaldı?
Karac'oğlan der ki: Dost bizim iller,
Biter menekşesi, dermeli güller.
Dinledim, hep bizi söyleşir diller,
Benim düşmediğim diller mi kaldı?
KARACAOĞLAN
Şiirlerinde yazının bulunmadığı dönemden gelen sözlü edebiyat (koşuk) geleneğini sürdüren Karacaoğlan içten sade sözleriyle 17. yy Anadolu dilini kullanması halkın onu sevip sahip çıkmasına neden olmuştur.
Günün şairini sevgi saygıyla anıyorum
30.04.2014
TÜM YORUMLAR (8)