I.
Çürümüş bir dal kırılıyor ayağımın altında.
Orman perileri çoktan sığınmış toprak damlı evlerine
Ve kar ince ince yağıyor.....
Ayaz milyon iğne ucuyla batıyor
Kırbaç yemişcesine titriyorum her seferinde
Fakat umursuz yüreğim ak kepenekli bir çoban
Kavalını çalıyor sürüsüz hayallerin peşinde.
Gök maden grisi ve kardelen merhem yarasına..........
II.
Batmış ülkelerin masallarını duyuyorum
Bir yük treni geçiyor öteden
Gölgeden daha sessiz Ve hayaletten farksız.......
Taşıyor vagonlarca yaşanmışı bilinmeyene..
Tepeden görüyorum şehrin sınırını
Gölge ve Işık oynaşıyor üstünde
Silik sarı saçlı kuzeyli bir kız gibi
Sokulmuş koynuna denizin
İyiden iyiye yaklaşıyorum
Dalgalanıyor alacakaranlığında caddeleri
Herkeste eve dönüş telaşı
Sonra durgunluk.
....
Siyah beyaz fotograflar gibi gecesi
Meyhaneler dolu
Dans bıçaklı kabadayılar muhabbet tellalları
Soğuk ve şarap bitmeden devam ediyor.
Sokaklardan geçip
Usulca açıyorum evimin kapısını
Temiz kokuyor
Hiç kullanılmamış örtüler serilmiş yatağıma
Uyandığımda
Odanın şöminesi alabildiğine alevli yanıyordu
Ve servis tabağında biraz kahvaltılık.
Pencereme yürüdüm.
Tanrının imzasını taşıyan
Muhteşem Karlı Sabah tablosunun önünde
Saatler geçirdim.
Barışa ve insanlığa dair mısralar buldum kütüphanemde
İyice yanmış saman kağıtlarının yıpranmış kenarlarında imzalar vardı.
Belki nobel barış ödülü alamamış sahibi çoktan dünyadan ayrılmış ozanlardı bunlar
Lüks otomobilleri zengin kokteyllerini
okulsuz çocuklara yolsul insanlara ayakkabısız işcilere
değişmemiş Ve onların arasında yitip gitmiş gerçek ozanların.
O ozanların bir çoğu sefil bir yaşam sürmüştü
Altından daha değerli mısralarını para için ya da okutmak için başkalarına
Ceplerine sıkıştırmamışlardı yayıncıların.
İçlerinde Nazım Usta dan alınmış dörtlükler vardı. kullanılmış bir kağıttı.
Belli ki aleacele not edilmişti.
Ve belli ki hiroşima ya atom yeni atılmıştı.
Ne zaman bir çocuğu plastik bebek oyuncağı ile oynar görsem
Ya da ne zaman elinde halka şekeri
Onun gülümseyen mavi gözlerini görürüm bu mısralarda.
Özenle yeniden dosyasına koyup tomarları odadan çıktım.
Sokağa sümkürülmüş insan sürüleri arasından usulca geçirerek yüreğimi
Kendimi yine kimsesizliğime vurdum...
....
Kırmızı bir çiçeğe niye kırmızısın sorusunu soran bir başka çiçek bulamazsınız
Kör rastlantılarla yan yana omuz omuzadır onlar
Mavisi eflatunu kırmızısı sarısıyla eleştirmeden ve savaşmadan birlikte yaşarlar.
Bir nehrin akışına karışmaz ağaçlar o ağaçların tomurcuklanmasına...
Ahenk ve yardım içinde yaşar tabiat.
Doğayı katlettikçe biz
O özgür çıkarsız yaşamın hayalini de daha az kuracağız.
Bir bir düşerken yüreğime bu sözler
Kayın ormanında yağmur yağıyordu......
notlar...... 2005-2006 HD
Hüseyin DoğanKayıt Tarihi : 20.8.2006 14:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ormanlari yakmayalim......
Mürsel Adıgüzel
Kör rastlantılarla yan yana omuz omuzadır onlar
güzel ve uzun soluklu sindire sindire okunulacak bir şiir olmuş.
ayşen GENCER
...duygulanmaları bir ayrı tutsan harika olur, anlatım hoş ve güzel, ancak aşıklamalar gereksiz...kalemin harika, sevgiler !
Sevgili şair,
sizi geç tanımanın üzüntüsünü yaşıyorum inanın duyarlı yüreğinizden taşan mısralarınız beni aldı götürdü derinlere..tebrikler şair sevgi ve selamlar.
TÜM YORUMLAR (5)