Bugün yine
aynı yastığa baş koymadık.
Sen öteki koğuşta,
ben avlunun kıyısında...
Geceden eksik, sabahtan uzak.
İkimizin arası
bir turnike sesi kadar,
bir volta adımı kadar uzak.
Ama özlem dediğin nedir ki
çeyrek ekmekle paylaşılır bazen...
Nöbetçi ranzadayım.
İçimde nöbetçi bir temenni.
Ne tam uyanığım,
ne tamamen düşteyim.
Zaman burada,
gecikmiş bir ziyaretçi gibi
kapının önünde bekler.
Saatin akrebi bile
usulca yürür
fark edilmemek için.
Kilit sesinden tanırım geceyi,
her “şak” bir anıyı keser ortasından.
Ayak seslerinden bilirim hüznü
ve gözlerinden.
Sen daha gelmeden
anlarım kaç gece ağladığını...
“Bugün nasılsın?”
demek için mektup yazılmaz, bilirim.
Ama ben yazıyorum.
Bir çay kaşığı umut bırakıyorum sabaha,
görürsen karıştır, iç.
Isıtır belki içini,
kırılmasın sesin.
Bazen bir kelime,
sürgünü bitirir.
Bir çay demliğiyle gelir özgürlük.
Buharında saklıdır sevda.
Ekmek sırasından seslenir belki
ya da tel dolaptan.
Nöbetçi ranzada tutulur
bir şairin uykusu.
Ve orada başlar,
adı konmamış isyanlar.
Sürülmüş cümleler,
duvar aralarına sıkışmış heceler,
birer mermi gibi
sıralanır dudak ucunda.
Gözlerin!.
Bir yangın yeridir şimdi.
Küllerini biliyorum.
Bir gece daha eksilse de
bir gülüş daha artar yarına.
Sen hep aynı cümleyle gelirsin rüyama:
“Bunlar da Geçecek.”
Ve ben,
nöbetçi ranzada,
her gece seni,
bir çay kaşığı umutla beklerim...
Kayıt Tarihi : 30.7.2025 09:59:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!