Gecenin karanlığı, yağmurun suyu
Toprağın kokusu, sevginin ateşi
Çöker bağrıma.
Sigaramın dumanı, anamın hasreti
Gurbetin acısı, sılanın sancısı
Çöker bağrıma.
Ekim ayının bilmem kaçında
Saat yine yirmi dörde beş varken
Yine bir masanın başında sigaramla baş başayım.
Kim bilir kaç gün yada kaç ay yada kaç yıl
Bu hayatla baş başa olmak ritminden kurtulamayacak
Ve düşünmeden edemeyerek
Uzak diyarlardasın
Mekanın güllerle dolsun
Aldığın her nefes hücre-hücre
Hazla doldursun bedenini
Lale bahçelerinde gül yüzünle
...
Küllenmiş ateşlere rüzgar oldum
Ayrılıklara yelkenli oldum
Geçmişe yolcuydum, yolcuydum sevdalara
Göz yaşlarımla fora! dedim.
...
Sana kinim dökülüyor yüreğime
Sonbahar yapraklarda seni döküyor
Sana sevgim dökülüyor yüreğime
Zaman içimden seni söküyor
Yokluğun eğip bükemediği
Yine bir gün geçti böyle
Sensiz ve sevdasız
Annesiz, aşksız, babasız
Yüreğim küçük olabilir...
Akşam olurken ben de
Yalnız kalmış bir hayatın
Demlenmemiş gündüzlerinden birinde
Masa başında kalemle kağıda vuslatı tattırıyor olmak
Zevk vermiyorsa bana
Düşlerimde yorgunluk,
Hayallerimde durgunluk
...
Olmazı doladı diline
Alıştım yokluğun iline
Varlığım öldü biline
Adım defterden siline.
...
Tüm dünyayı omuzlanmışım.
Bir hummalı hasta misali,
Çocukluğumu terlemekteyim,
Dilimde bir avuç hüzün,
Avuçlarımda bir buruk acı
Gözlerimde tütsülenir çocukluğum;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!