........................................bence başarısız 68 kuşağı için
Hayalimde komşuluklar geziniyor
Saçma sapan yaz sıcaklarında don fanila serinlemeye çalışan
Akşam olsa da serinliğe atlasak arzularında terden cımcılık
Bu söz benim memleketimin, kan ter içinde anlamındadır azıcık
Hayatımızın teferruatıdır komşu kızlarıyla oynamak
En muzip oyunumuz doktorculuk
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
işte hayat böyle gecti :(
Çocukluğumla gençliğimi birleştirdim
Büyümeyi erteledim
Genç bir çocuk ruhu taşıyor olgun bedenim
Önce insan dedim
Önce insan
İnsansız düşünceyi
Fotoğrafı
Müziği
Reddettim
Öylece yaşıyorum
Bende... tesekkürler:) en iyiyi bulmak zamanı:)
BİR ZAMANLAR İSTANBUL diye yazmıstım aynı duygularla...
Yitik 78 kuşağı olarak ne desem bunlara, hepsini yaşadık bizde sizden kalan mirascasına.Çok güzel bu anlatım yaşamımı 47 mısrada verdi ellerime.Sizinde ellerinize, yüreğinize sağlık.
Çocukluğumla gençliğimi birleştirdim
Büyümeyi erteledim
Genç bir çocuk ruhu taşıyor olgun bedenim
Önce insan dedim
Önce insan
İnsansız düşünceyi
Fotoğrafı
Müziği
Reddettim
Öylece yaşıyorum......
Yine ne yazayım diye düşünüyorum...Sizlerin şiirleri bana çok şeyler öğretiyor...sadece şiir olarak okumuyorum...Yaşıyorum...
Güzel yürekli Oğuzkan Bölükbaşı HARİKASINIZ...!
Sevgiler...
68 kuşağındakiler başarısız oldular belki..Çok ezildiler...
Ama asla silinmedi izleri....
Yoksa bu şiirler yazılır mıydı?
Sevgili Oğuzkan hocam,
68 kuşağı salt bir yaş sorunu değil ki, tüm dünyada ve ülkemizde de bir anlayışın, bir ruhun, bir özgürlük çığlığının adı..Üstelik Bardakçı dostun da dediği gibi, kesip atın böyle bir kuşağı insanlık tarihinden, yüzyılımızı kapsayan süreçten geriye çok yavan bazı değerler kalır...68 kuşağı insanlığın belki de son 'ütopya'sını temsil etmiştir diye düşünüyorum...Kuzey Amerika'daki beatnik'lerden, Protest Müziğe (Joan Baez'ler Bob Dylan'lar, Leonard Cohen'ler; Güney Amerika'daki Che'lere; Fransa'daki 68 gençliğinden(Jean Paul Sartre'ı bile o yaşına karşın saymak gerek) İngiltere'deki Beatles'lara(Özellikle John Lennon ve İmagine şarkısı): Asya'daki Viet Nam'dan (Ho Ho Ho Chi Minh): Ülkemizdeki Deniz'!lere, Anadolu Rock'ına (Barış Manço Cem Karaca, Erkin Koray, Fikret Kızılok vb....Çok geniş bir yelpazenin dünyayı salladığı, dünyada özgürlük arayışlarının en insanca atılmış bir çığlığı gibidir. Bu çığlık insanlık tarihinin belleğinde en yalın yerini almış durumda.
Şiiriniz de de bunun izlerini görüyorum zaten, 'başarısız' sözcüğü dışında çok önemli nostaljik esintiler var şiirde..
Şiiri sevdim. Yüreğinize sağlık.
selamlar ve sonsuz sevgiyle.
Bir 68'li ruhundan.
öylece yasiyorum, gecmisin izleri yuzumde cizik cizik, gelecegin umudu sönmüs gozlerimde, su animi bilmeden yasiyorum..Hocam baska ne deyim ben simdi...
Daha ben doğmadan olmuş olanlar. Ama o kuşağın çocuğu olan babamdan dinlediklerim. okuduklarım (şuan bile okuyorum, elimde Zihni Çetiner'in Ölümü Paylaştılar ama... adlı kitabı var) bana o günlerde yaşayanların hissettiklerini fazlayıyla verdi. Olanlar birilerinin oyunuydu, oynandı ve bitti. Sıra yeni oyunlara geliyor, bu sefer oyuna gelmemek dileğiyle. Şiirin o günleri çok farklı bir dille anlatmış üstad. Umarım bir kez daha anlatmak zorunda kalmazssın. Barış Aluk.
68 lilerin o gün savunduklarını,onlara kurşun sıkanlar
bu gün savunmuyor mu dersiniz,bence bu gün herkes devrimci olmuşta,onlar kadar yürekli olamamıştır.sizin ne anlatmak istediğinizi gayet iyi anlıyorum,sonuçta bu dünya ya gelen her canlı öğle ya da böyle,ölüp gidiyor,önemli olan onurlu yaşayıp,onurlu ölmektir.Bence.
Ustat,şiiriniz çok şeyi anlatıyor,teşekkür ediyorum.
Murat Demir
Galiba insanlık hallerindeyken yazdınız...Kuşak nasıl başarısız olur? Değişime gebe bir dönemdi.Düşündüğümüzde ; tek partililiğin fanatikliğinde boğulmuş bir Türkiye,sanat,edebiyat ve ideoloji de açmazların içinde.İnsan ve üstyapı gizli bir devinim içinde,söylenememişlikler dağ dağ...çelişkiler yanardağ gibi..O dönem,her açıdan bir haykırışın,kendini her alanda bulmanın,insanın ve ülkenin kendini bulmasının başlangıcı...O dönemi kesin atın geçmişimizden,geriye sesi soluğu çıkmayan,cılız bir insan kitlesi ve gelişmemiş bir silik ülke kalırdı diye düşünüyorum.Başarısızlığın ölçütü ne, Kg,metre,puan vs? Bence Osmanlılık ümmetçiliği o zaman kırıldı...Şiir tartışılır ama açtığınız fırtınanın güzelliği tartışılmaz,aynen o dönem gibi..
James Dean'in filmini 'Rebel Without a Cause',
tavsiye ederim ....... 'unutulmayanlardan'......
The end of the 60's, was it the rumbling end of the revolutionary romanticism..??
inocence lost..??
civil liberties..?? .................. Siirini sevdim...
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta