Yeniden geliyormuş gönlümün aşkı,
Küllenen ateşini korlamaya mı?
Çevresi bomboş olan virane köşkü,
Avuçlarına alıp surlamaya mı?
O kadar da söyledim yorma diye kendini,
Yeter artık yıkma dedim bendini.
Bir türlü yenemedim o zalimin fendini,
Uslanmaya mı gelsin, tırlamaya mı?
Gitmeden önce döktüm ona içimi,
Kal yada git dedim sen yap seçimi.
Şimdi tekrar gelip kara saçımı,
Dökmeye mi gelsin, kırlamaya mı?
Bana değer vermediği sanılarımı,
Zaman ile vardığım kanılarımı,
Bende kalsın dediğim anılarımı,
Açmaya mı gelsin, sırlamaya mı?
O'nunla yıkıldı bütün düşlerim,
Böyle iken yeniden nasıl başlarım?
O gidince kuruttuğum şu gözyaşlarım,
Süzülmeye mi dursun, şırlamaya mı?
Ne solumu biliyorum nede sağımı,
Ne şehrimi yol eyledi nede dağımı,
Gider iken soldurduğu gönül bağımı,
Yeşertmeye mi gelsin, borlamaya mı?
Unutamadım onun güzel yüzünü,
Duymak istiyorum tatlı sözünü,
Zaman zaman ağlayan yaşlı gözünü,
Kısmaya mı gelsin, ferlemeye mi?
Unutalım diyor bana tüm olanları,
Bilmiyor ya kendisi kaybolanları.
Açığa çıkınca tüm yalanları,
Kızarmaya mı dursun, terlemeye mi?
Acı çekmek imiş aşkın yarısı,
Acılar iz bıraktı hani gerisi?
Yüreğime çaktığı sevda çivisi,
Paslanmaya mı dursun, parlamaya mı?
Yarınlar götürecek hep bu günleri,
Aklımızda kalacak iyi yönleri.
Hatırlayınca O'da mutlu günleri,
Ağlamaya mı gelsin, zırlamayamı?
26.10.2004
Mersin
Kayıt Tarihi : 19.3.2005 20:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)