NİYE ÇATTIN KAŞLARINI ZAHİDEM
# fatma doğan
Ah Neşet Babam!, sana çalıp söyletir ya bu dert, içli içli.
Bana da,bir kaşı kalem yazdırır , ilmik ilmik ördürür aşkı, ,
Ahu gözlüm, kalem kaşlım,
Niye çattın kaşlarını da,ıssız koyup gittin can evimi, bir hışımla , Zahidem.
Sıra sıra volkanları depreştirdin peşinden , yüreğimden giderken.
Gelir gider, mağma kızılından, kızıl gözlü yangınlar çalar artık bendeki nar.
bazen oyalı yazmandaki gonca gülü yakar, yangınımın harı,
bazen kirpiklerime tutunan kristal buzları eritir, atar.
Ah canım, can yarım, neden bizim sevdamız hep böyle ,atarlı giderli,
neden yakar yıkarız ,doruğuna sevda konmuş ,gözünü aşk bürümüş dağları.
Şimdi niye hapsettik ki durduk yere yüreğimizi, sen orada ben burada.
Başımızı koyacağız ,yalçın duvarlı boş odamızın uçurumlarına,
Ne olurdu ki, Baharın ballı şerbetine bandıraydık bölüşüp ekmeğimizi,
niye yüz verdik ki bu kadar yaprak yaprak takvimimizi döken şımarık hazana,
ne vardı can yarım, sen benim huyuma,ben senin suyuna gitseydik ya biraz.
içimde ukde kalan yarısı boyanmış tualde ,hayalinin narin parmakları dolanır bata çıka.
En sevdiğin kızıl gülleri boyar ellerin bahçemde Zahidem,
Gideli ne çok olmuş meğer, üç gün doğmuş, üç ay batmış üzerimize.
Dilime yine, Neşet Baba’nın Zahidem türküsü dolanıp kalmış.
Can yarım, buzlarımın düğümleri çözülüyor, ayrılık bam telime bastıkça, bağlarından bir bir,
Bozuluyor giderek gururuma giydirilen hırkanın, haroşadan bozma düğümlü büyüsü.
Uyanıyor içimde mahsur kalmış, sazına sarılıp yatmış uyuyan söz.
Kapanıyor her gece seni göreceğim diye, bana ait meleşip duran bir çift pişman sürmeli göz.
Zahidem, inci tanem, kendine çeker beni, dayanılmaz hasretinin uzanmış kolları.
Dudağımdan dökülüyor şimdi, karşına geçip te sana diyemediğim ,bin bir çeşit hüsnü söz,
Niyeyse Seninleyken susuz kuyunun paslı çıkrığı gibi nasıl da dönmezdi dilim sevda kelamına.
Ah Zahidem! ,dudaklarıma da hazan düştü,
kelimelerim dökülüp duruyor yapraklar gibi, ama sen yoksun be gülüm.
Kala kaldım kirpiğimde tutunan bir tutam gazelle,
Ruhuma çöreklendi sen yokken, gözlerimde mahsur kalan aşkımın ağır uykusu,
rüyalarımı yutan çıkmaz sokak ve aynada yüzüme bakmayan çatık kaşların.
Ah bir dokunabilsem, aramızdaki mesafeleri aşıp gülü ağlayan oyalı yazmana,
kenarını kırdığım kalbine, ruhu çatlamış dudağına, hasret boyalı narin ellerine.
Bizim sevdamız neden böyle atarlı ,giderli be Zahidem.
Kim söndürecek şimdi içimde harlayan kızıl volkanları,
Nasıl öpeceğim bu karanlıkta lambanın alevini titreten ,büyüdükçe büyüyen gözlerinden.
neredesin gülüm, nereye sakladın dolunay, Zahidemin halesini.
Gel artık sana ne şiirler biriktirdim Neşet babanın gönül bağından,
Gel artık söndü volkanlarımın haşmetli yalazı, Gel yetti canıma, gururumuzu kırbaçlayan nazlar.
önemi var mı artık kim haklı kim haksız,Zahidem!
Dağ dağa kavuştu, ayla güneş tutuldu gel , gün aya kavuştu gel,
Neşet Baba bana, ayrılık türküleri söylemekten yoruldu gel.
Zahidem! bi gelsen, sana söyleyecek ne şiirler yazdım ,hepsi yüreğimde birikti,
Gel,hepsi birbirinden güzel.
(FATMA DOĞAN 28.01.2025/TURHAL)
Kayıt Tarihi : 28.1.2025 11:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!