Niyazi 15 Ankara Şiiri - Nurten Altınok

Nurten Altınok
638

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Niyazi 15 Ankara

Ankara’ya gidiyorum. Macera başladı.

Niyazi çok ısrar etti ama onu yanıma almadım.

Saat gecenin 02:30 unda otobüs Ankara’ya hareket etti. Evden 12.30 da çıktım. Servisti şuydu buydu derken nihayet yola koyulduk. Nasıl da yorgun ve uykusuzum. Bir de beni otobüs çok tutar.
Otobüse binmeden önce tutmasın diye bir hap aldım. Hap, tam uyku hapı.
Otobüse bindim üç numaralı koltuğa oturdum. Oturduğumu hatırlıyorum da otobüs ne zaman hareket etti bilmiyorum.
Yanıma bir Rus kız oturdu. Çat pat Türkçe konuşuyor.
Ne dediğini hiç hatırlamıyorum. Rüya görmeye başladım bile.
Bir ara gözümü açtım baktım muavin başucumda. Kahve dağıtmış boşları topluyor.

- Abla uyuyorsun diye uyandırmadım, bir şey içer misin? Diye sordu.
- Kahve alayım, dedim.

Plastik bardağa su doldurdu sonra hazır poşetler içinde neskafe verdi. Kahveyi suya döktüm. Galiba karıştırdım da. Bir iki yudum aldım, ağzım yandı. Biraz soğusun diye bekledim. Ama bardağı da sımsıkı tutuyorum, düşmesin ve ya dökülmesin diye.
Yanımdaki kız dürtükledi
-Yaptın mı şimdi bu beğendiğini, dedi.
Ne oldu dememe kalmadan kot pantolonunu gösterdi.
Elimde kahve, ben gene uyumuşum. Kahveyi bir güzel kızın pantolonuna dökmüşüm.
Plastik bardağı koltuğun önündeki tezgâha koydum.
Tüh be, kahveyi bile içemedim.

Yarım saat ihtiyaç molası, diye bağırdı kulağımın dibinde muavin. Nedense hep benim yanımda bağırıyor bu adam da.
Rus kızı yine beni dürtüklüyor.
—Geçebilir miyim?
Apar topar kendimi aşağıya attım.
Bolu yakınlarında bir yermiş.
İndim, salak salak dolaştım. Bir sigara içtim. Biraz kendime geldim.
Tekrar otobüse bindim.
Kız bana kötü kötü bakıyor. O zaman kızdan özür dilemediğimi hatırladım, özür diledim
Kızcağız gülümsedi.

Sağıma soluma bakındım.
Sol tarafımdaki koltukta tek başına bir bey oturuyor. Nedense her gözümü açtığımda adama baktım. Kıskandım mı ne, koltukta tek başına oturmasını. Hiç olmazsa kahve dökecek birileri yok yanında diye de düşündüm bir ara.
Otobüsün hareket ettiğini fark edebildim bu sefer. Ana yola çıkmadan karşıdan gelen otobüslere baktı şoför ama önce biz mi çıktık yola o otobüsler mi geçti bilmiyorum.

Ankara’ya hoş geldiniz. Seyahat firmamızı seçtiğiniz için teşekkür ederiz.
Muavin yine kulağımın dibinde konuşuyor

ve
Rus kızı
Yine beni dürtüklüyor.
- Geldik, geldik.

Montumu altım aşağı indim.

Otobüsün bagaj kapakları açılmış herkes çantasını, valizini alıyor.
Baktım bir kırmızı çanta var. Bu benim çantam dedim aldım ve kenara geçtim.
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayacağım da. Bir ayılabilsem.

Sol tarafımda bir adam belirdi. Hani şaka olsun diye sol tarafta durulur da sağ omuza vurulur ya ters yöne baktırmak için. Aynen öyle oldu.
Biri sağ omzuma dokundu. Sağa baktım kimse yok. Kendi etrafımda bir tur attım. Sol tarafımda adamla yüz yüze geldim.
Yüzü hiç yabancı değil.
Tanıyorum adamı.
—Hanım efendi bu çanta sizin mi, dedi.

Aaaa dedim. Bu bizi İbo olmalı. Kendisini resimlerinden tanıyorum. Şahsen hiç görüşmedik. Benden önce gelmiş otogara ve bana şaka yapıyor. Dikkatli dikkatli de adamın yüzüne bakıyorum. Dedim ya adam yabancı değil. İbo’ya hem benziyor hem benzemiyor. İbo’nun son resminde bıyıkları vardı. Bu bıyıksız. Herhalde bıyıklarını kesti, dedim.
İbo iri yarı yakışıklı bir adam. Bu birazcık yağmurda çekmiş İbo taklidi.

Adam bir daha sordu. Suratına aptal aptal bakışımdan ne dediğini anlamadım sandı her halde.
-Hanım efendi, size soruyorum, bu kırmızı çanta sizin mi?

Vay be İbo dedim içimden. Gelmiş de bana şaka yapıyor.

İçimde bir tereddüt var ama sen İbo’musun diye de soramıyorum.

Adama hiçbir şey demedim. Buraya geldiğimi bir İbo biliyor, ondan başkası olamaz dedim...

Kocaman açtım kollarımı adama sarılacağım. Üstüne üstüne yürüdüm.

İboooooo… Sen misin? Dedim.

Kollarım havada kaldı
Adam göğsümün ortasından beni geri itti.

Ben bir daha adama sarılmak için kollarımı açtım. Vazgeçer miyim hiç. Bu sefer kaçamazsın İbo. Sarılacağım sana dedim. Adama hücum ettim. Adam bir daha beni itti.

İşte tam o anda uyandım. Ne yapıyorsun sen dedim, kendi kendime.

-Evet, benim çantam, dedim.
-Hayır, dedi, benim çantam.
Hayır, dedim, benim çantam. Bak kırmızı işte.
Gel muavine gidelim, dedi. Bagaj fişinizi verir misiniz?
Neyse, beş dakika çantamda fiş aradıktan sonra buldum.
Muavine uzattım, baktı
-Sizin çantanız şu karşıdaki, dedi. Bir kırmızı çantayı işaret ederek.

Bir kırmızı çanta daha varmış. Ne bileyim ben.
Kös kös çantamı aldım ve başladım kendi kendime gülmeye.

Ulan adam, kendi kendime konuşmaya başladım, hazır kadın sana kollarını açmış, sarılacak, ne diye itekleyip durursun?
Biraz sesli mi konuştum ne etraftakilerde bana bakıp gülmeye başladılar.

Sonradan fark ettim. Şu sarılmak istediğim adam var ya, hani bana hiç yabancı gelmeyen, hani bıraksalar salya sümük öpeceğim meğer sağ tarafımdaki koltukta tek başına oturuyor diye kıskandığım adammış.
Eee suç benim mi? Bütün yol boyunca üç kere açtım gözümü üçünde de adamı gördüm.

İbo’mu? Geldi, geldi. Tam resimdekine benziyor. Hikâyeyi ona da anlattım.
Şimdi sen İbo’sun değil mi, dedim. Sütten ağzı yananın üfleyerek yoğurt yemesi gibi. Benim annem, dedi. Tanımadın mı?
İyi dedim, gel o zaman sarılayım sana.

Dönüşte bunları Niyazi’ye anlattım. Yerlerde sere serpe sürünüyor. Karnını tutuyor gülmekten.

—Hadi bir kahve içelim mi? Yeter bu kadar güldüğün.
—Sen bana sarılmadın ama.
Velet, ne olacak...


Nurten Altınok

Nurten Altınok
Kayıt Tarihi : 11.1.2012 16:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Miyase Ekekon
    Miyase Ekekon

    Sana sarılmayan ölsün canım benimmm :)...Niyazi'ni sevsinler...:))
    Ooffff karnım ağrıdı.
    Güldürdün ya Allahta seni güldürsün emi...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Nurten Altınok