Rejim 02
Ufak tefek bir şeyler var büroda çizilecek. Gideyim de bitireyim bari, dedim. Dedim demesine de akşamki söz geldi aklıma. Nasıl tufaya düşüm ben böyle. Olacak şey değil.
Hastane uzak olsa bir bahane bulacağım ya, yolumun üstü. Uğramaya karar verdim. Belki diyetisyenleri yoktur. En azında sözümde durmuş olurum.
Şimdi macera başlıyor....
Niyazi ve ben düştük yollara.
Hastane bu kadar yakın mıydı..! iki adımda sanki kapısına geldim.
- Niyazi sen lobide otur, ben 5 dakika sonra geliyorum.
Danışmaya diyetisyenleri olup olmadığını sordum. Var, dediler.
- Kendileriyle nasıl görüşebilirim?
- 1. Kata çıkın, orda birilerine sorun, odasını size gösterirler.
- Gittim, buldum. Kapıdaki hostes kız içeriye:
- Birileri sizinle görüşmek istiyor, dedi. Müsait misiniz?
- Evet, dedi. Bir hanım sesiydi.
- İçeri girdim.
Bir afet diyetisyen...Oturduğu masadan sadece belden yukarısı gözüküyor. Kollarını masaya dayamış, öne doğru eğik oturuyor. İncecik, askılı bir elbise giymiş, göğüs bağır olduğu gibi açıkta. Beni görünce elbisesinin göğüs kısmını eliyle birazcık yukarı kaldırdı. Çok mu dikkatli baktım ne. Dikkat çekmeyecek gibi de değil hani. Adı diyetisyen ya, incecik birini bulacağım sanıyordum. Nerdeeeeeee... Benden aşağı kalır tarafı yok. Hah, dedim, tamam. Tam yerine gelmişim... Sen, ‘’dediğini yap, yaptığını yapma,’’ taktiğini uygula dedim kendi kendime.
Selamlaştık.
-Buyurun oturun.
-Teşekkür ederim
- Ne danışacaktınız?
- Rejimle ilgili.
- Rejim proğramlarınızla ilgili. Ücretiniz ne kadar?
Başladı saymaya:
- Bir aylık seanslarımızın fiyatı ….
- İki aylık şu kadar,
- .
- .
- Beş aylık şu kadar.
- En uzun seansımız beş aylıktır.
- Ne yapıyorsunuz siz, dedim. Kendimi tutamadım. Bu fiyatlar çok pahalı. Bir indirim midrimim yok mudur? İsterlerse indirim yapabildiklerini biliyordum.
- Olmaz, bizim fiyatlarımız fikstir.
Uzun uzun pazarlık yaptık.
Kadın nuh diyor peygamber demiyor. İstediği rakam büyük. Ben o parayı oraya verirsem zaten açlıktan zayıflayacağım.
- Ben, şu Ahmet’le bir görüşeyim, dedim. Sonra tekrar size uğrarım.
- İster Ahmet’le ister Mehmet’le, kiminle görüşürseniz görüşün hanfendi. Fiyatlarımız bu. İndirim yapamıyoruz.
Ahmet, hemşerim. Hastanede doktor. Başhekim yardımcısı. Odasında kendisini buldum. Saygılı çocuk.
-Buyur abla, dedi, beni görünce. Ayağı kalktı, oturmam için yer gösterdi.
- Fazla kalmayacağım, sana bir şey danışmaya geldim.
Yanında iri yarı bir başka doktor daha vardı. Sohbet ediyorlardı.
- Nasılsın?
Çoluk çocuk, iş güç, hoşbeşten sonra asıl konuya geldim.
- Ahmet, ben zayıflamaya karar verdim.
- Hadi ya. O da nereden çıktı şimdi? Gülümsedi.
- Birilerine söz verdim de. Sizin diyetisyenle konuştum, 5 aylık kür için benden bu kadar para istiyor. Ben o parayı oraya verirsem zaten parasızlıktan zayıflarım....
Bir kahkaha patlattı.
Odasının kapısı açıktı, kalktı kapattı.
İri yarı dr. tam odadan çıkmak üzereydi, baktı konu güzel, dikkatini çekti, tekrar yerine oturdu. Otururken o da gülmeye başladı...
- haklısınız.
Sonra:
- Oooooo, ben kaç kere başladım diyete, hala böyleyim. Hadi sen de bir başla, dedi. Alaycı tavrıyla. Kolay gelsin.
Şöööööyleeeeee bir süzdü beni baştan aşağı. Bıyık altından gülümsedi.
- Sen otur, ben bir diyetisyenle konuşayım, dedi, dr. Ahmet.
Peşinden ben de gittim, dayanamadım. Kapının dışında heyecanla beklemeye başladım.
Birazdan Ahmet çıktı.
- Ben konuştum, dedi. Gereken yapılacak.
İçimden hem olsun istiyorum hem de olmasın.
Şimdi, bu saatten sonra kalk, yemek listeleriyle uğraş, yok peynir bilmem ne kadar olacak, bilmem ne kaç gram olacak....Zeytini, peyniri, yağı- tuzu gitsin diye, akşamdan suya koymak lazım. Kepek ekmek lazım. light yoğurt, süt lazım Ooooooo. Uzun işler. Bir mini tartı alsam mı acaba?
Ben bunları düşünürken, hostes kız kapıyı açtı:
- Buyurun, dedi. Gayet nazik.
On dakika önceki o kaba tavırları değişmişti.
İçeri girdim.
- Ahmet’in neden dr. Ahmet bey olduğunu söylemediniz Nurten hanım? dedi diyetisyen hanım.
Adımı da öğrenmişti.
- Mimarmışsınız öyle mi? Ne güzel.! Şiir de yazıyor muşsunuz. Kitabınızdan bir tane ben de isterim.
İçimden, hadi sadete gel diyorum. Hani, fiyatta bir indirim yapamayız, dese sevineceğim. Alıp başımı gideceğim. Aslında fiyata da bir itirazım olmayacak ama mesele, olumsuz bir şeyler bulmak ve vazgeçmek.
- Sizden, ücretin sadece yüzde kırkını alacağız, demez mi?
- Tedavi boyunca tüm tahlilleriniz de ücretsiz olacak.
- Bak bu iyi, dedim, içimden. Bilumum tahlilleri bedava getireceğiz.
- Beş taksit yapsak size uyar mı? Dedi.
- Beş mi? Dedim.
- Az mı? Dedi.
Vay dr. Ahmet vay... Sen nelere kadirmişsin. Biraz daha üstelesem diyetisyen, gel bedava tedavi ol diyecek,
- Yok yok, iyi. Beş taksitte öderim.
- Biz aşağıdan kaydınızı yaptırırız siz zahmet etmeyin. Yarın başlayalım o zaman. Siz bu akşam saat sekizden sonra bir şey yemeyin, sabah aç karına gelin, tahlillere başlayalım.
- Hangi tahliller? diyecektim, vazgeçtim. Düştük bir alamete gidiyoruz kıyamete. Hadi hayırlısı olsun
- El sıkıştık, ayrıldım. Teşekkür de ettim.
- Yarın ilk taksiti yatırabilir misiniz? Ona göre kart açtıralım? Dedi tam kapıdan çıkarken.
- Yatırırım.. İyi günler. Döndüm:
- Bir şey sorabilir miyim, dedim
- Ben emekliyim de, ilaçları deftere yazdırabilir miyiz.? Şansımı sonuna kadar zorlamaya karar vermiştim bir kere. İlaca da para vermeyelim bari oldu olacak.
- Tabi, dedi. Dahiliye dr. ile beraber çalışacağız. Gerektiğinde muayeneleriniz de bedava yapılacak. Bu arada ilaçları da yazdırırız.
Kaçacak hiçbir delik yok.
Tekrar iyi günler diledim ve hastaneden ayrıldım.
Doğru büroya gittim ve hemen Sevim’ e telefon açtım.
- Sakın ha, dedim, bir daha bana gecenin üçünde telefon açıp benden söz alma... Öldüreceğim kız seni. Başıma gelmedik kalmadı.
Meşhur kahkahasını patlattı olanları anlatınca.
- Ablaların tatlısıııııı.... Sen harikasınnnnnn.
Şu tatlı dilin de olmasa...
Ben, gece kuşu, bütün gün aç gezer sonra da sabahlara kadar buzdolabının başından ayrılmam. Aldı mı beni bir sıkıntı. Şimdi sabah nasıl olur! Mutfağa gidiyorum geliyorum,elim hep buzdolabının kapağında. Uyma şeytana, diyorum, kendi kendime. Bırak yeme, koy onu yerine.
………….- Niyazi, kilitlesene Allah aşkına şu mutfağın kapısını.
……..Niyazi’de tık yok... Kaldım bir başıma.
Sabah oldu. Büyük bir başarı elde etmişçesine, kırk gün oruç tutmuş gibi, hastanenin yolunu tuttum.
- Önce tahlillerinizden başlayalım, dedi, diyetisyen hanım.
Bir şeyler yazdı karaladı, kağıdı elime verdi.
- Laboratuar en alt katta. Bunları yaptırın ve gelin. Biz de kaydınızı yaptıralım.
Adımı, soyadımı, yaşımı bir yerlere not etti, ben aşağıya indim.
Kan aldılar, damardan. Bakamadım.
- Çok almayın, biz o kanı kolay mı topluyoruz, diye de espri yapmaya çalıştım. Aklımca korkumu bastıracağım.
- Biraz bekleyin, neticesini hemen vereceğiz, dediler.
Koridorda beklemeye başladım.
Laboratuarla ameliyathane ayni katta.
İki kişi ameliyathanenin önünde, konuşmadan birbirlerine bakıyorlar. Arada bir de saatlerine.
Yeşil giysili hemşireler koşuşturup duruyorlar bir yerlere.
Tanıdık, bildik manzaralar bunlar hep. Sonra, buraya ne kadar çok geldiğimi düşündüm.
Oturduğum yerde, bir film şeridi gibi geçti olaylar gözlerimin önünden. Acil apandisit ameliyatı olmuştu oğlum en son geldiğimde. Ondan önce annemi yatırmıştım. Babamın komaya girişi ve benim yatışım.
- Az daha kaybediyorduk hastayı, demiş dr.lar benden için.
Tansiyon 3-4 e düşmüş. Zor toparlamışlar.
Hesapladım, tam on yıl geçmiş aradan. Neyse....
- Buyurun, dedi, hemşire. Tahlilleriniz hazır.
Ambulansın sesi yankılandı acı acı.
Bu sesi hiç sevmiyorum.
Koşuşturmalar başladı merdivenlerde.
- Ne olmuş, dedi, bir hemşire diğerine.
- Galiba trafik kazası...
Tahlillerin içinde olduğu zarfı elime tutuşturdular.
Diyetisyene çıktım. Baktı, pek beğenmedi.
- Gel bakalım boyunuzu ölçelim. Ayakkabılarınızı çıkartır mısınız?
Ölçtü boyumuzu… Boyumuzun ölçüsünü aldık.
Ne uzamışım ne kısalmış…. 40 seneden beri ayni.
- Gel şimdi de kilonuza bakalım. Saatinizi çıkartır mısınız?
Tarttı. Farklı bir tartıydı.
- Kilonuz …… bu kadar.
- Bunun bu kadarı yağ, dedi.
Nerdeyse tamamını yağ diyecek… Kadına bak yaaaa.
- Peki, dedim, benim kemiklerim nerde?
- Geri kalan da kemik, dedi
- Yani ben şimdi yağ ve kemik miyim? Dalak, ciğer, böbrek falan yok mudur? Bağırsaklar nereye gitti? Hani incesi var kalını var... Yüreğim nerede? O da mı yoktur?
- Hesapta bunlar yoktur.
- Vay kalpsiz vay, dedim, kendi kendime. Bari onu tartsaydınız.
- O tartılmazmış... Öyle dedi... Gülüştük.
- Gel, şimdi yemek listeni hazırlayalım.
Yazılı bir kağıt çıkarttı, boş yerlerine bir şeyler yazdı. Bana uzattı.
- Okur musunuz?
Okudum. Daha doğrusu okumaya çalıştım. Yazısı okunmuyor.
Sonra kendi, yazdıklarını bana okudu.
Sabah, ara öğün, öğlen, ara öğün, akşam, ara öğün. Hepsinin altında üç dört satır yiyeceğim şeylerin adı yazıyordu.
- Beğenmediniz galiba.
- Yooookkkk, dedim, iyi iyi… çoookkk iyiiii…
Bazı şeyleri izah etti.
- Harfiyen bunlara uyacaksınız. Saatleri sakın değiştirmeyin ve öğün kaçırmayın.
Haftaya ayni gün ayni saate randevulaştık.
- Gitmeden önce bu tahlilleri dahiliye doktoruna da gösterin, bir de o baksın.
Sonra yanındaki hostes kıza:
- Hanımı Dr. Taner beye götür müsün? dedi.
Bir alt katta dr. Taner beyin yanına indik.
Tahlillere baktı.
- Bazı değerler biraz yüksek çıkmış.
Tıp dilinde bir şeyler söyledi.
- Başka tahlillerde yaptırmanız lazım.
-Haftaya aç gelin, dedi…Onları da yaptıralım.
Ve benim rejim başladı.
Ya Allah bismillah.
Gazamız mübarek ola….
.
......................................devam edecek
Nurten AltınokKayıt Tarihi : 29.8.2005 22:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
- Peki, dedim, benim kemiklerim nerde?
- Geri kalan da kemik, dedi
- Yani ben şimdi yağ ve kemik miyim? Dalak, ciğer, böbrek falan yok mudur? Bağırsaklar nereye gitti? Hani incesi var kalını var... Yüreğim nerede? O da mı yoktur?
- Hesapta bunlar yoktur.
- Vay kalpsiz vay, dedim, kendi kendime. Bari onu tartsaydınız.
harikasın yaa, hay sen çok yaşa emiiiii..güldürdün ya Allahta seni güldürsün..:)))
biz seni böyle de seviyoruz ama senin sağlığından hepimiz sorumluyuz..:) başarılarını nasıl paylaşıyorsak, bu sorununu çözmektede yardımcı olacağız, en çok Levent'e ve İnci'ye görev düşüyor..söyliyeyimde diyet harici eline birşey aldığını gördüklerinde ellerine vursunlar..:)
bir- iki gün yıkanmış zeytinlerinin, peynirinin, tuzsuz yemeklerinin ve salatalarının tadı hala damağımda..seninle her şey tatlı canım benimmm..
sen başaracaksın biliyorum..
sevgiler
Hadi hayırlısı,
Gazan Mübarek Olsun :-))))
Sevgilerimle...
Allah yardım etsin...
Evet büyük Gaza...
ve kazanması hiç kolay değil..
Eyvallah Abla
TÜM YORUMLAR (5)