Keskin kalem darbe, akış NOS gazı misali,
Hız limitini zorla, piyasa tırsar kelime selî.
Gaza basan o pedal, gerçeği göremeyen tayfa,
Sanal fiyaka peşinde, arkasında hep yalanın tuzu var.
Ekranlar kör eder, sanırsın her şey yolunda,
Oysa buzun ucu görünür, bilmezsiniz asıl sorunu.
Sistemin aksaklıkları, gözümde her bir vukuat,
Laf ebeleri dolmuş, bu garip sosyal mecra.
Beynimi yorar
Nitröz Oksit Sistem, damarda saf adrenalin,
Anlık ivme peşinde koşanların sonu belli.
Bu flow hız kesmez, motor yansa bile durmaz
Hayatı sprint sananlar, uzun maratonu kavramaz.
Kısa yoldan zengin olma hayali, sahte başarı,
Göklere değse de egon, düşer hızlı, taş gibi!
NOS şişesi boşalır, elinde kalır sadece zırva,
Performansın biter, sahneye çıkar bu dehşet zirve.
Paranın gücü mü dedin? O da bir gaz, geçici etki,
Gerçek güç sözde, darbe vurur etiketi.
Diss atana diss, boş beleş konuşana tokat,
Gerçeği söyleyince herkes sana takar kanca.
Benim sistemim organik, doğuştan gelen o enerji,
Senin o anlık hızın, benim için basit bir alerji.
Nitröz Oksit Sistem, damarda saf adrenalin,
Anlık ivme peşinde koşanların sonu belli.
Bu flow hız kesmez, motor yansa bile durmaz,
Hayatı sprint sananlar, uzun maratonu kavramaz.
Kısa yoldan zengin olma hayali, sahte başarı,
Göklere değse de egon, düşer hızlı, taş gibi!
Evet, NOS! Bir gaz, bir heves, bir yaşam mı dedin?
“Hızlı yaşa, genç öl” felsefesi mi? Geç onu!
Bu oyunda gerçek var, sahte triplere yer yok.
Kafa tutana selam, geri kalanı defolsun!
Gaz biter, motor kilitlenir — (Hah!)
Ama kelimelerim yanmaz, dumanı tütmez.
Anlık değil, kalıcı etki — işte kural bu!
N.O.S.... Anladın mı be?
Kayıt Tarihi : 8.11.2025 20:33:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



kırmızı sulara,
sarıl sarıl sarıl/ma vakti geldi ve
bu tasalı musafahasızlığa,
bakma ağladığıma…,
ağlak bir güvercinim ben,
keklik olmaktan uyandırdığın
o güvercin ki,
bozkırından koparılmış ve
ellerin yurdunda garipler garibi,
sürgün di/yârında yüreği pas içinde…,
kaldır ayrılığın perdesini hekimim,
gözlerimiz son kez kamaşsın ayniyetle,
gözbebeklerimiz hicapla yere baksın,
uzun sürmez bilirsin zaten,
efsunkâr muhabbetler…,
hızır ilyas tepesinde bir yetimhane türküsü gibi,
şimdi ayrılık…,
kızıl yaprakları
katmer katmer ayrılıp,
mendile sarılmış goncanın;
kış ikindisi akşam ayazında,
göz yaşıyla ıslak kaldırımlara
bırakılan bir gül dalı gibi,
terkedilmiş ve ıssızım…,
ideolojisi olmaz ayaklar altında kalmanın,
ve ah ki;
evrensel bir buğu gibi göz pınarlarında,
ölümsüzlüğe mütemayil bir nefesken, ve;
kendisinden gayrısını istemez bir kafes müstakili,
ve insanın hayatta bir kere öleceğine kaniyken,
sadece tomurcuk gülleri değil,
baharın en tazesini getirdin sen bana…,
ve bir ölüyü dirilttin,
her yanım kan kızılı gül içinde…,
TÜM YORUMLAR (1)