Her insan yaşamda her şeyin daha iyisini istiyordu, kendisinin iyi olması gerektiği ise kimsenin işine gelmiyordu.
Kendisi dışında herkesi kötü gören kendisi için iyi olan her şeyi isteyen bencil bir anlayışın hakim olduğu bir toplumda kim iyi? Kim kötüydü?
Ve neden insanlar kendileri söz konusu olunca bu kadar doyumsuz olabiliyordu?
Bu doyumsuzluğu insan istencine kim? Kimler? Hangi amaçla ve nasıl bir yöntem ile dönüştürüyordu?
Oysa yaşanan gerçek şuydu; her insan kötülüğü kendi içinde taşıyor kötülüğün etiketini başkasına yapıştırıyordu.
Kendi eksikliğinin farkına vararak nitelikli bir donanıma sahip olan insanlar ise kendi yalnız yolculukları içinde kıvranarak heba oluyordu.
Nitelikli yalnızlıklar suçlanıyordu zaman zaman!
Oysa o yalnızlıkların taraftar toplamak gibi bir dertleri yoktu.
Neden bir arada değiliz? Neden bu kadar mesafeli ve soğuk sosyal, dijital uzak iletişimleri tercih ediyoruz sorusunu soran ve sorgulayan bir anlayış olarak çözüm nedir diye farklı bir yöntemle kütleye dönüşmüş kitleye uyum sağlama gibi ötekilere göre problemleri vardı!
Asıl problem bu sebeple görülmesini, dikkat çekilmesini bir kenara bırakın üzerine gidip bertaraf edilmesi mümkün olmuyordu.
Bir araya gelmek gibi bir sorunumuz vardı ve bu birilerinin çok işine geliyordu.
Başkalarından bekleme niceliği kimsenin kendisine adım attırmıyordu.
Kime ait olduğu net bilinmeyen anonim bir söz var;
✓ İnsanlar kendi işlediği kocaman günahları çuvala basar, senin küçük bir yanlışını duvara asar.
Yasak elma iftirası ile başladı insanın bu iki yüzlü tutumu.
Ne yasak elma vardı, ne cennet ne de cehennem! İnsan bu kadar çoğalmadan bu kadar kötülük üretmeden hangi cin fikrin aklına cennetten kovma ve cehenneme tıkma korkusunu üretmek akla neden gelmişti?
Kimin bundan ne çıkarı olacaktı?
Korkudan ve korkutmaktan çıkar sağlamak isteyen, görünmeyen ve bilinmeyen bir algı üreterek insan avlama avcılarının işine gelmiş olabilirdi bu akıl!
Bu konuda adres bulmak oldukça zordu. Hiçbir insan avcısı kimseyle muhatap olmuyor kendi adlarına büyün dünyada dublör oynatıyorlardı.
İyi oynayanlar başa geçiyor toplumu iyi oynatıyorlardı.
Önder Karaçay
Kayıt Tarihi : 26.7.2024 17:23:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"Nitelikli Yalnızlık..."
Çünkü "haddini bilen"
Arlı, edepli, "iyi yetişmiş" kişiler,
"KİRLİ DÜZENİN DUBLÖRÜ OLMAZ, OLAMAZLAR!"
Zaten o tür insanları
"Niyeti bozuk" olanlar yanında istemez
Taşıyamaz!
Peki ne yapmalı?
"İyi İnsanları" nasıl bulup, bir araya getirmeli, "ÇÖZÜN" demeli,
Sorunları!
Çok basit..
"YANGINI ÇIKARANLARDAN KURTULMALI" önce!
Sonra söndürecek olanları, araçlarıyla iş başına getirmeli...
Kolay mı?
Değil!
Olsaydı keşke,
"Cahile laf anlatmak, deveyi hendekten atlatmak kadar!"
TÜM YORUMLAR (1)