Yorgun, uykusuz ve aklına takılan yanıtsız sorularla eve dönen Gökçe, odasına kapanarak pillerin gücü kesilinceye kadar kasetten Zernişanın sesini dinledi. Gökçein odasının önünden geçerken duyduğu sese bir müddet kulak kabartan Yıldız Hanım, kızının kendi kendine konuştuğunu sanarak mutfağa geçti. Salona geri dönerken, içerden gelen sesin hâlâ kesilmediğini görünce kulağını kapıya değecek kadar yaklaştırıp dinlemeye çalıştı. Hassasiyetini kısmen yitirmeye başlayan kulakları ve içeriden gelen sesin gittikçe zayıflamasıyla duyduklarını net olarak algılayamadı. Ses kesildikten sonra da merakla odaya girdi. Yatağına sırt üstü serilmiş, gözleri kapalı ve kirpikleri ıslak kızının üzerine doğru eğilerek:
-Kendi kendinle ne konuşuyordun öyle? ... diye sordu. Yatağından doğrularak elleriyle gözlerini silmeye çalışan Gökçe:
-Konuşmuyordum dedi, dinliyordum. Kızının sözlerine inanmayan Yıldız Hanım:
-Bal gibi senin kendi sesindi diye itiraz etti, ne söylüyordun kendi kendine? Elindeki minik teybi annesine gösteren Gökçe:
-Söylemiyordum anneciğim dedi, dinliyordum sadece! Kızının bulutlanan gözlerine öfkeli bir bakış fırlatan Yıldız Hanım:
-Dinliyormuş... diye inanmadığını belirterek: Aç şunun sesini dedi, ben de dinleyeyim.
-Pilleri bitti anneciğim, sonra...
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,