Bir koleksiyoncuya kurban gitmiş tüm kelebeklerin sızısı var sanki yüreğimde.
Kendi kendine sağa sola çırpınmaya, dünyayı anlamaya çalışan bir kelebek taşıyordum göğsümün solunda.
Şimdiyse profesyonelce hayatına son verilmesini
Tuhaf bir biçimde uzaktan izliyorum.
Böylesine eski bir deftere
Hala bu kadar çok hikaye yazilabiliyor.
Mucizeler bitse de
Hayal kalpte diri kalıyor.
İnsanlığın üzerinde yapış yapış yalnızlık.
Vücutlardan ziyade ruhlara kazınmış kırıklıklar,
ne de olsa görünmeyecek rahatlığıyla sökülüp atılmış.
Beceriksiz pansumanların altından oluk oluk akıyor insanlığımız.
Yüzlerde yüzsüz gülücükler,
Dillerde çirkin ezgiler.
Bir defterin en çok boş kalan yaprağı ilki midir sonuncu mu?
Karton kapakların tek işlevi korumak mıdır içindekileri?
Bir de
Duvar yazılarına özenmiş de cesaret edememişlerin yazdığı üç beş şiir,
Arasında kalp iki isim- biri sonradan karalanmış-
Her neyse begenilmeyip silinmiş ve kazınmış olanlar.
Bir tavan arası yalnızlığına saklamışım seni.
Bir gün çıkarılmak üzere orada unutulmuş tozlu kitapların arasında
Kurumuş bir gül.
Sohbete dalmış üç beş tahtakurusu,
İki örümcek telaşlı.
Eve açılan kapağın çürümüş döşemesinden damlıyorsun içeriye.
Kaçma!
Gelmeyeceksin, gitme.
Bakmayacaksın, kör etme.
Zannetme ki gidince eksiliyorsun
Zannetme ki sen görmeyince tuz basmıyorsun,
Kaybolunca kapanmıyor ruhumda açtığın yaralar.
Bana ismimle seslen,
Duymak istemiyorum o üç harfi senden.
En yüce duyguyu tattım isminin hudutlarında,
Hiç gelmemiş gibi giden dingin bakışlarında.
Gücüm olsa gitme derdim, ilelebet kal yanımda.
İçmek istiyorum sonsuzluğu parmaklarından akan serin pınarda.
Kalkıp da gitmek gerek.
Bu bekleyişler beni yiyecek, bitirecek.
Gitmek kalmaktan,
Nefret sevmekten,
Umursamamak hepsinden sevimli.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!