Bazen yola çıktığında bilirsin yolun sonunu
Bilirsin, aslında varmak istemediğin o sonu
Bilirsinde, yine de cahilce bir ümitle şansını denersin
Aslında akıntıya karşı kürek çekersin …
İşte o an başlar kavgan,
Artık yeni bir yola çıkarken heyecan duymuyorum, eskiden bir yere gitmek üzere merdivenlerden inişim, yüreğimdeki kıpırtı, geldik mi, daha ne kadar var soruları çok gerilerde kalmış hatta unutulmuş. Şimdi, her şeyin bilincinde başlıyorum yola, yaşamışlık mı desem bilemiyorum ama az çok hangi yolun neresinden gideceğimi ve nereye varacağını anlıyorum. Giderken kimlerle ve nelerle karşılaşacağımı, kime ne diyeceğimi ya da demeyeceğimi, selam verip vermeyeceğimi ya da geri dönüp dönmeyeceğimi.
Sürekli bir şeylerin çabasında olmak, bir şeyleri başarmaya çalışmak, yalanlarla ya da sahteliklerle dolu, maskeli insanların içinde bir şeylere çabalamak istemiyorum artık.
Küçük bir kız değilim evet, ama ben o küçük kızlığımı yaşamak istiyorum, çok özlüyorum.
Babamın elinden tutup, annemin dizine yatıp saçlarımı taramasını… Kardeşimle giriştiğim gereksiz ama bir o kadar da keyifli kavgaları. Pijamalarımla sabahtan akşama kadar dolanıp, ev terlikleriyle bakkala gitmeyi. Akşamları babamın rakı sofrasını… Hayatımdaki tek telaşın, okula geç kalacağım endişesi olmasını ve buna karşılık tek cezanın bir gün devamsızlık yazılmasını. Dünyanın sadece ailemden ibaret olmasını ve bu yüzden bana hiç zarar gelmeyeceğini, herkesin sevgisinden emin olmayı…
Biri öldüğünde anlamamayı, ertesi gün unutmayı…
Hiç bitmez istekleri insanoğlunun.
Kendimizi bilir bilmez biran önce büyümeye can atarız. Böylece salmaya başlarız işte köklerimizi hayata.
“Keşke hiç büyümeseydim” demeye başladığımız vakit, çaresizliğimizi kabul eder ve devam ederiz yürümeye, büyümeye. Ağır ağır, isteksizce.
Kimi zaman bir el iter sırtımızdan usulca, koşaradım kimi zaman.
Bağlanmak için bir umut ararız, yığınla buluruz.
Önce iyi bir okul bitirmek isteriz, ardından iyi bir iş.
Bizi var eden mi gerçek
Yoksa yok olmamıza sebep olan mı?
Bizi mutlu eden mi gerçek
Yoksa yokluğunla yokluğa sürükleyen mi?
Yazarlar, şairler, iki satır bişey karalayan herkes aynı şeyi söylüyor, zamanın hızla akıp gittiğini biz zavallı insanların durduramayacağımızı bildiğimiz için, belki yakalayabilirim umudu ile, o insafsız zamanın peşinden koştuğumuzu…
Umutsuzluğa kapıldığımızda okuyoruz bu yazıları – ki ben en çok Can Dündar ‘ı – biraz umut versin diye, gözlerimiz uzaklara dalıyor, geçmişi düşünüp hafif bir gülümseme yayılırken dudaklarımıza, ‘’belki acı bir gülümseme’’, içinde bulunduğumuz duruma bakıyoruz ve başlıyor gelecek kaygısı.
Hani biraz umutlanmak için okumuştuk bu yazıları ?
Kendimiz sanki okuduk, algıladık ve uyguladık ta,bu yazılanları hemen sağa sola gönderiyoruz, en çok ta gizli mesajlar vermek istediklerimize.
Bize yanlış yaptıklarını düşündüklerimize.
Ne kaldı biliyormusun aklımda
Tıpkı filmlerdeki, romanlardaki,o en büyük ama sonu acı aşklardaki gibi;
O son bakış ….
İçinde onlarca duyguyu barındıran, bir iki saniyeye, bir yaşanmışlığı sığdıran, O bakış…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!