Nasıl başlanır dokuzuncu yalnızlık senfonisinin şiirsel versiyonuna
Kirli deniz maviye olan tutkusunu yazabilirmi dalgalarla
Alışabilirmi zamansız renk değişimlerinin kahrediciliğine
Esmeyen meltem rüzgarlarına olan tutkusunu yenebilirmi
Doğru olmadığını bildiği halde yaptıklarının
Ölü melek balıklarından zoraki bir cehennem denizi yaratırmı kendine
Derin bir iç çekişte üzüntünün kokuları dolar sanki içime
Oy...özlemimi dağların ağdalı yalnızlıklarında büyüttüğüm
Tane tane geleceksin avuçlarıma
Kokunla,tadınla ve de yumuşamış sertliğinle
Kırılacak kabuğun ve...
Yağlı yalnızlığın dolduracak dilimin kırmızılığını.
Sen hiç bir şey yapmadın mı sanıyorsun
Bu akan kan harici vücudumda,kafam yalnız hariç
Kovmadınmı tekrar tekrar,ben yalvarmadım diye
On yıllık gece ağlamalarım yaşsız,başsız...yalnız
Hergün üzüntünün dumanını çektim gözlerime sensiz.
Üzüntüyü çeker nihat bağını sen sorma
Üzüntüsü yaprağın üzümden ayrılmak değil
Güz zamanındaki düşmeler değil...üzüldüğüm
Yazımın en güzel zamanında,sen ballı yalnızlığında
Sonunda...
Sen şarap oldun tadını bilmediğim
Ben bir pirince muhtaç...
Savruk bir yaprak olduğuma üzgünüm.
Üç siyah kartal gördüm kapkara
Yanımdaydılar,korkmuyorlardı,bende korkmuyordum kapkaranlık korkudan
Biri yaşam
Biri özgürlük
Biri adalet
Ben tanrılarıydım onlara her an zarar verebilecek
Umut fakire kandırmaca ikibin beşyüz metrede
Şalvarlarında taşırlar bilmeden kadınlar orak,erkekler çekiç
Hayelleri yokki doğurmasınlar bir ardıç ağacının gölgesinde
Kanlarını yıkarlar torosların soğuk,temiz saf kar sularında
Ne yapsak şezlonglarda,şezlong kitabımı okusak
Yoksa sevişsekmi naftalin kokulu otel yataklarında
Unuttum seni kusura bakma tango to evora
Narin bacaklarını çoraplarından tanıdığım
Ne kadar çok isterdim bir zamanlar dudaklarından simit kırıntısı yemeyi
Tuzladan evlenmişsin unuttum seni kusura bakma tango to evora
Arada bir gören olsada ben seni unuttum kusura bakma tango to evora
Adını bir zamanlar gönülçelen koyduğum
Altmışında söyledi veysel otuzyedisinde vardım farkına
Kusura bakma unuttum seni,tombul bir karının yağlı göbeğinde,sahne-i mescitte tango to evora
Unuttum seni kusura bakma tango to evora
Cizvit papazları ne ararsa kömür karası sakallarda
Bende onu aradım siyah saçlarında,kızıl kınalı uzun parmaklarında
En acısı ölüm göğsümün ağrısında
Unuttum seni kendi derdimden kusura bakma tango to evora.
Bir yanım cehennem bir yanım ateşten gömlek
İkisinin ortasında kora atılmış çam kozalağı
Rahvan yürüyüşleri özlemişse rahmansız kulun,gelen sol yanım mı ola
Yavşan otu açarmış mavi beyaz öylemi veronica
Aldanışın böylesi görürmüş siyah beyaz
çocuk aklımızla büyüttük büyüklerin kavgalarını
onlarda büyütmüşlerdi çocuk akıllarıyla
büyüdük bizde büyüttük büyüklerin kavgalarını
büyümek küçülmekmiş büyüyünce anladım.
çocukta merhamet olmazmış babamdan tokat yediğimde anladım
yaşlandıkça küçülürmüş insan
Yalnızlığımı gözlerinizde yakaladım
Kimi siyah,kimi kahverengi,kimi yeşil, kimiside mavi
Siyahta demli bir çay gibi burukluğum
Kahverengide kahvenin yalancı uyanıklığı
Yeşilde uzanıp uyumak istediğim çiğli çimim
Mavide bulutumsu bir hayal
Lütfediyorsun sanki kısmetsizliği
Damına güneşler vurup yanasıca
Suali bana sorup cevabı başkasında arıyorsun
Aldığın cevabı tomar yapıp yalayıp yutasıca
Lütfediyorsun sanki ahı yağmuru
Kaşığın içi çukur dışı tümsek ayna
Bir tersten bir düzden okursun
Dünyanın o kocaman kara deliğinde
Uzaydan bakıldığında biz insanlar
Kayboluruz hem çukurda hem tümsekte.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!