Neşâtînin gazeline tahmis
Tenhâ yaşarız çün büyük aynâda nihâniz
Mâzîde hüveydâ ama ferdâda nihânız
Yağmurdaki rahmet dağıtan mâda nihânız
'Şevkiz ki dem-i bülbül-i şeydâda nihânız
Hûnuz ki dil-i gonca-i hamrada nihâniz.' (1)
Nîhân = gizli, görünmeyen Tenhâ = yalnız Çün = çünkü
Hüveydâ = açık Ferdâ = istikbal, gelecek zaman
Şevkiz = neş'eliyiz Hûnuz = kan'ız
Dem-i bülbülü-i şeydâ = şaşkın bülbülün sızlaması
Dil- i gonca-i hamrâ = kırmızı goncanın gönlü
Kalbimde yanan harre tükenmez bir ateş ki
Ayrılması nâ mümkün olan öyle bir eş ki
Kaldırmadı aşk, nefs ile şeytandaki reşki
'Biz cism-i nizâr üzre döküp dane-i eşki
Çün rişte-i cân gevher-i mâ'nâda nihânız.' (1)
Harre = hareret Reşk = gıpta, kıskançlık
Cism-i nizâr = zayıf vücudumuz Dane-i eşki = göz yaşı damlası
Gevher-i mânâ = mana cevheri Rişte-i can = can ipliği
Gerçekleri görmek kime meftuh kime mahrem
Rü'yet-i hakikat çoğu şeyden de mukaddem
Göstermedeyiz bir tevazu' benzer-i şebnem
'Olsak nola bî nâm-ü nişân şöhre-i âlem
Biz dil gibi bir turfa muammâda nihânız.' (1)
Meftûh = açık Mukaddem = üstün Mahrem= kapalı, yasak
Turfa = taze Nan-ü nişan = adsız sansız Şebnem = çiy
Şöhre-i âlem = cihanın şöhreti Rü'yet-i hakikat = hakikati görmek
İhsân edilen rızk bize bir başka bahâdır
Sarfettiğimiz vakt sayılır bezl-i hebâdır
Her giydiğimiz çul çuhadan köhne dibâdır
'Mahrem yine her halimize bad-ı sabâdır
Daim şiken-i zulf i dilârâda nihanız.' (1)
Dibâ = elbise Bezl-i hebâ = bol bol zşyan
Bad-ı sabâ = sabah rüzgarı Mahrem = sır
Şiken-i zülf-i dilârâ - gönül süsleyen saçın kıvrımı
Yıllar boyu cehd ederiz kalmağa tâhir
Mü'min gibi dursak oluruz küfr ile kâfir
Zevk düşkünü kaldıkça bu dünyâda misâfir
'Hem gül gibi rengn-i ma'nâ ile zahir
Hem neş'e gibi halet-i sahbâda nihânız.' (1)
Tâhir = temiz Zâhir = açık Rengin-i ma'nâ = mananın renkliği
Halet-i sahbâ = şarabın hali
Herkes sanıyor sanma sakın şâiri bati
Duydukça üzer halkı havâdis dolu hâti
Mehmet sana seksende ne hal kaldı ne âti
'İttik o kadar ref'i taayün ki Neşâtî
Ayine-i pür tab-ı mücellâda nihânız. ' (1)
Bâti = yavaş Hâti = yanıltıcı, şaşırtıcı Hal = şimdiki zaman
Ref'i taayün = görünürlüğümüzü ortadan kaldırma
Âyine-i pür tab-ı mücellâ = cilali parlak ayna
(1) Neşâtî'nin gazelinden
Mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün
/ / . . / / . . / / . . / /
Kayıt Tarihi : 15.10.2013 02:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!