Kirli bir çarşaf gök,
orada, ekin tarlasında
bir kız gözlerini yummuş
sarı bir dinginlikte
yüreğindeki kanat seslerini dinliyor.
bir ışık, bir ses –çarşaf yırtılıyor-
Ben seçmedim bu ekşi tadı
Bu arka bahçeyi
Ve bu göğü
Topraktaki uykum son buldu bir gün
Ve bir göl ırmağa dönüştü.
Başımı uzattığımda yerden,
Yükseleceğim sanıyordum
Yükseleceğim ve mavi bir denizde
Kaybolacağım.
Bilmiyordum dünyanın yasalarını.
Rüzgarın her zaman dost olmadığını gördüm,
Yere düşen yaprakları, çürümeyi,
Ve rüzgarın götürdüklerini.
Dallarımı kesen adamları,
Susuzluğu gördüm.
Pyramus ve Thisbe de bilmiyordu
Bu dünyayı. Aşkın iksiriyle
Yüzgeçlerine ve kanatlarına kavuştular
İki kişilik mavi bir sonsuzluktu evren.
Ateşin içinden geçtiler zarar görmeden.
Yer varsa onlar içindi.
Sandılar ki, iksir korur kendilerini yerin
Tahrip edilmiş yüzündeki kötülüklerden,
Ve kendilerinden.
Onlar ki, yanılmak sanatının ustası,
İki deli ressamdı sadece
Kanlarıyla boyadılar bir ağacı.
Züleyha’nın yalnızlığıydı arzu
bunu kimse anlamadı.
kuyularımız vardı
kördü ve derindi, kaybolduk içinde
orada mor düşlere daldık
taşınamıyorum kendimden
sıkışıp kaldım bir cismin içinde
delirmiş kuşlar gibi
pencerelere çarpıyorum
kenarlara, köşelere;
iyice zıvanadan çıkıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!