Risâle-i Sabr u İsyân: Nihal'in Nâlesi
Ey nâzım-ı cefâ, ey sitem-kâr-ı zamân!
Bir lahza teenni et, dinle bu bî-çâre zebân.
Sen ki iki sa’atin sükûtuna tahammül edemezsin,
Şu sinemde yirmi yılın yangınlarıyla nasıl yaşadığımı bilmezsin!
Gözler üzerindeyken her dem, nazar-ı âlemde;
Gül gibi soldum âh, hüznün kesif zulmetinde!
Her bakış bir mızrak, her söz bir hançer oldu bana;
Yalnız “O gelecek!” niyazımdı sığındığım pâyân...
Sana hırçınlık görünen o şîvenin altında,
Yirmi baharın hüsrânı yatar, bil ki işte!
Sabır denilen o keskin kılıcı,
Ciğerimde taşıdım ben... Kanadı kanadı!
Sen “Neden böyle?” deyip suâl edersin ammâ,
“Niçin böyle oldu?” diye hiç sormazsın aslını.
Öfkem, birikmiş yaşlardır, taşan deniz misâli;
Şen kahkaham bile saklar gizli bir matem hâli!
Yirmi yıl bekledim, rüzgâra savrulmuş bir yaprak gibi;
Kalbimde kor oldu aşkın, yandı kül oldu âh!
Sen iki saatin gamıyla kırılan testi,
Ben ise çöllerde susuz yirmi yılın kırbasıyım!
Anla ki, her huşûnetsiz sözüm, her tûde hâlim,
Sana uzanan bir kitâb-ı sevdâdır, Samîm!
Suskunluğumda bile, bin mânâ gizli;
Kırılsan da oku, bu siyah beyaz sevda yazısını...
Şimdi soruyorsan eğer “Niye böyle hiddetli?” diye,
Gösteririm sana, sabrın harâb olmuş şehrini!
Yirmi yılın çığlığıdır, bu sözlerimde duyulan;
Bir “anla beni” feryâdıdır, kalbinden kopup gelen...
Hâtime:
Ey Rabb-i Kerîm!
Bekleyenlere metânet, beklenenlere şefkat ihsan eyle!
Aşkınla yoğurduğun sabrı, hüsn-i idrâk ile taçlandır.
Âmîn...
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 2.8.2025 07:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!