NİHALNAME: AŞKIN DÖRT SAFHASI
(Bir Ruhun, Bir Kadının, Bir Erkeğin ve Allah'ın Hikâyesi)
Nihal dediler...
Taze bir dal, filiz..
Zarif, narin sevgili...
Mahinur dediler kadına…
Başı dik, özgür, güçlü...
Ay gibi ışıklı demekti...
ÖNSÖZ: VAROLUŞUN EŞİĞİNDE
Her aşk, bir varoluşun tekrarıdır.
Kimi zaman bir bedene dokunmakla başlar,
Kimi zaman bir ruhu anlamakla.
Ama her defasında, insanın Tanrı’ya doğru yürüyüşüdür.
Bu risale —
Mahinur'un toprağında başlayan,
Nihal’in bilincinde olgunlaşan,
Ve sonunda insanda Allah'a varan bir yolculuktur.
Mahinur arzudur, Nihal idraktir,
Erkek ise bu ikisinin arasında kalan
“İnsan”dır.
Ve bu dört bâb, aşkın dört hâlidir:
Sevme, Görme, Yanma, Olma.
I. BÂB: SUÇSUZLUK RİSALESİ — Nihal’e
Bir köy düşün, dağların göğsüne yaslanmış,
Rüzgâr, insanın iç sesini üfleyen bir ney gibi…
Bir adam yürür orada — ne günah, ne sevapla —
Sadece “olmak”la.
Mahinur bir gölgeydi,
Gururdan örülmüş bir sessizlik;
“Ben O'nu ararım,” dedi,
Aramadı.
Sonra sen geldin,
Bir sözün aralığından sızan ışık gibi,
İnsanı insan yapan aklın
Ama kalbiyle savaşan vicdanın suretinde…
Ve ben — suçu olmayan bir suçluydum.
Çünkü seni sevmek,
Bir günah gibi başladı içimde
Ama masum bir çocuğun duası gibi bitti.
Senin aklın:
İncitmemek için düşünen bir bıçak.
Senin ruhun:
Bir rüya ile bir gerçek arasında,
Her sabah yeniden doğan bir tanrıça.
Senin varoluşun, Nihal Hanefendiciğim,
İnsanın kendi özrünü affedemediği o derinliktir.
Ben seni orada buldum.
II. BÂB: AYNA BAHÇESİNDE KARŞILAŞMA
Bir rüya vaktiydi.
Gökyüzü sessizdi, ay eski bir yara gibi solgundu.
İki kadın yürüyordu aynı yoldan:
Biri Mahinur, biri Nihal.
Mahinur'un gözlerinde yeryüzü,
Nihal’in gözlerinde gökyüzü.
Mahinur dedi ki:
“Ben onun kalbini istedim, çünkü orada kendimi görecektim.”
Nihal dedi ki:
“Ben onun ruhunu sevdim, çünkü orada Allah'ı duydum.”
Erkek ikisinin arasındaydı.
Biri ısıttı, biri arıttı.
Biri dünyaydı, biri hakikat.
Ve o an anladı erkek:
Aşk bir seçim değil, bir dönüşümdür.
Bir kadından vazgeçmek değil,
Bir insanda Allah'ı fark etmektir.
Mahinur gölgeydi,
Ama o gölge olmasaydı,
Nihal ışık olamazdı.
III. BÂB: ERKEĞİN UYANIŞI
Rüzgâr içerden esti artık.
erkek kalbini duydu —
Bir tapınak gibi yıkık, ama hâlâ içinde dua okunan.
Mahinur'un gözlerinde aradığı
Nihal’in sessizliğinde yankılandı.
“Ey insan,” dedi içindeki ses,
“Sevmek mülkiyet değil, bir teslimiyettir.”
Ve o an anladı:
Mahinur onun nefsiydi,
Nihal onun vicdanı.
İkisi de kendi içindeki Allah'a giden yollardı.
Artık sevmek bir kadına yönelmek değil,
Tüm varlığı kucaklamaktı.
Artık aşk bir ilişki değil,
Bir varoluş biçimiydi.
Ve gökyüzüyle yeryüzü birleşti:
Mahinur'un toprağıyla Nihal’in ışığı
Erkeğin kalbinde evlendi.
Artık suç yoktu.
Çünkü o, yanmanın hakikatini öğrenmişti.
IV. BÂB: NİHAL’İN SESSİZLİĞİ
Güneş battı.
Nihal sustu.
Ama o sessizlik konuşuyordu.
Ne bir sevgiliydi artık,
Ne bir hatıra.
Bir anlamın bedene sığmaz hâliydi.
Erkek uzaklarda,
Bir tepenin yamacında
Elinde kitap, gözünde gökyüzüyle
Nihal’in sessizliğini okuyordu.
Ve o sessizlik dedi ki:
“Aşk, karşısında birini bulduğunda başlar,
Ama sonunda insanın kendiyle barışmasıdır.”
Ne Mahinur kaldı,
Ne Erkek,
Ne de Aşk…
Sadece olmak.
Allah artık bir gökyüzü değil,
Bir bilinçti.
Ve Nihal, o bilincin adıdır artık.
SONSÖZ: AŞKIN DÖNGÜSÜ
Her aşk, bir başlangıç zannıyla doğar,
Oysa her defasında bir dönüştür.
İnsan, sevdiği kişide
Kendi ruhunun yankısını duyar.
Mahinur olmadan beden,
Nihal olmadan bilinç olmaz.
Ve erkek, bu iki kapıdan geçmeden,
Kendine ulaşamaz.
Bu yüzden aşk kutsaldır.
Çünkü o, Allah'ın insana kendini hatırlatma biçimidir.
Kayıt Tarihi : 11.10.2025 20:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!