Nigar Hanım Macar asıllı Osman Paşa'nın kızıydı
Kadıköy, yatılı fransız okulunda kaldı.
Okulda Arapça, Farsça, Almanca, Rumca ders aldı
Müzikle şiirle ilgilendi,
Yakalandığı tifüs hastalığından can verdi.
Önceleri Abdülhak Hamit ve Recaizade Ekrem'in
Sonra, Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in etkisinde kaldı,
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
EYLÜL SABAHI
Nigar Hanım (1856-1918)
Her şeb bu sevahilde, bu yerlerde bütün gün
Dildar-ı tefekkürle geçer vakt-i hazinim
Kalb-i gamimim
Pek ona düşkün
Ettikçe şu eylül sabahındaki o rikkat
Hem kalbimi, hem fikrimi, hem ruhumu tehyic
Hep bu taravet
Aşkımı tervih
Eyler gibi ondan bana her lahzada bir hu
Bir bu-yi muhabbet getirir mühtez-ü perran
Gönlüme darü
Nefha yi canan
Vaktaki dalar ruhunu tedkike hayalim
Bir neş'e-yi pür-hüzn ile ser-mest olurum ben
Ol dem i melalim
Kalbi eder şen
Dil umk-i nigahında arar şiddet-i sevda
Düşkün, mütereddid, müteellim, mütehassir
Hatır-ı Şeyda
Pek müteessir
Ver kalbe sükünet.. Yetiş yer yar-ı dil-ara
Ey salib-i aram-ı dil, ey neşve-yi hatır
Et beni ihya
Kalbimi şatır!
Şair Nigar Hanım ın şiirlerine ait bir sayfa mutlaka hazırlanmalı diye düşünmekteyim...yine şairimizin günlükleriyle ilgili olarak...:
Nigar Hanım günlüğünün daha ilk sahifesinde muharrir-i meshur Midhat Efendinin asar-ı bergüzidesinden
olan Hayret namındaki romanı okuyarak aksamı ettiğinden bahseder (12 Kanunısani 13O2). Keza
günlüğün ilerleyen sahifelerinde sık sık Nigar Hanım'ı Ahmed Midhatin eserlerini okurken görürüz. lginç olan Nigar
Hanım ile arasında ailelerini de içine alan bir yığın anekdotun mevcudiyetine rağmen, günlükte Ahmed Midhat
adının -romancı kimliği dısında- geçmiyor olmasıdır. Ancak, babasının hosgörüsü eseri, yerli ve yabancı peresenter
edildiği pek çok erkek misafirle musahabe edip eğlenebilen Nigar Hanım, nedense yerli ve Müslüman erkek
misafirlerinin hemen tamamını, yabancı erkek misafirlerinin ise pek cüzi bir kısmını ismen zikretmekten kaçınarak,
isminin bas harfi ile belirtmeyi tercih etmistir. Döneminin -daha uzun müddet devam edeceğine inandığı- değer
yargılarına karsı gelistirilen bir savunma mekanizması olduğunu düsünebileceğimiz bu tavır, yazık ki günlükteki
majüskül harflerin teshisi hususunda güçlük doğurmaktadır. Üstelik Nigar Hanım, aynı sahıs edebi kimliği ile
günlüğe girdiği anda açıkça yazabildiği bir ismi, özel kimliği ile söz konusu ettiği anda yeniden majüskül bir harfe
dönüstürebilmektedir de. Söz gelimi Naçiz adlı eserini okuduğu bir Ekrem Beyden bahseder de, karsılıklı
musahabe edip gülüsüp eğlendiği zat Edir. Biz bunun böyle olduğunu yıllar sonra gençlik anılarını okuyan orta
yaslı bir Nigar Hanım'ın Elerden biri yanına kursun kalemle düstüğü Recaizade Ekrem Beyefendi notundan
anlarız. Yazık ki aynı teveccüh diğer majüsküllerden esirgenmistir. Kesinlik iddiası olmamakla beraber, günlükte sık
sık karsımıza çıkan Mnin Ahmed Midhat olduğunu düsünmek mümkündür. Çünkü Nigar Hanım Ahmed Midhatın
ölümü üzerine kaleme aldığı bir yazıda, ondan Midhat olarak söz etmektedir. [1]
Ancak hiç kusku yok ki günlüğe hangi boyutta girmis olursa olsun Ahmed Midhat ile Nigar Hanım arasında
karsılıklı bir teveccüh, ailelerini de içine alan yoğun bir görüsme, dahası bir hayranlık iliskisi mevcuttu. Hikmet
Feridun Es Sairle muharrir arasında karsılıklı bir takviye hissi vardı. Ahmed Midhat onun büyük bir sair olduğuna
inanmıstı. Nigar Hanım, Ahmed Midhatin emsalsiz veludiyetine, okutma kaabiliyetine hayrandı demektedir [2].
Nigar Hanım'ın zikrettiği su anekdot meshurdur:
Bir gün eserlerinden her hangisini tensib ederse lütfen namıma ithaf etmesini merhum müsarünileyhden
rica etmistim; birkaç gün sonra sahile yanasan sandaldan aile-i muhteremesinin çıktığını gördüğüm sırada
beyazlara sarılmıs bir kaç tane büyük boğçanın yukarıya naklolunduğunu müsahade ederek nezdimde bir kaç gün
müsaferetle beni tesrir edecekleri zehabına düsmüstüm. Birkaç dakikalık istirahatten sonra merhume, hemsiresinin
tevdi ettiği bir iltifatnamede, Midhat, nevaziskar bir tarz-ı beyan ile: Bu eserlerin hiç birisini kafi derecede sairane
bulmadığım için hiç birisini namınıza ithaf etmedim. Hepsini yadigarım ve bu mektubumu ithafnami olarak kabul
ediniz deyiverdi. [3]
Ahmed Midhat ailesinden Nigar Hanım ailesine gelin gelen Saniha Hanımdan [4] dinlediğimiz su iki
anekdot da ilginçtir: Döneminde sairliği kadar güzelliğiyle de ünlü Nigar Hanım, bir gün Ahmed Midhatin bir müzik
evine benzeyen Beykozdaki yalısındadır. Ailece müziğe düskün, hepsi bir veya bir kaç saz çalabilen, kimi beste
yapan bu fertler arasında Nigar Hanım'dan hangi sarkıyı dinlemek istediği sorulur. Artık orta yası bulmus ancak
gönlü taze Nigar Hanım Uslan ey dil uslan artık ihtiyar olmaktasın sarkısını istediğini söyleyince Ahmed Midhat,
bu ince kinayeyi sezerek htiyar oldukça Midhat bahtiyar olmaktasın cevabıyla mukabele eder.
Ahmed Midhat ailesinin Nigar Hanım'a hayranlığı o derece büyüktür ki yeni doğmus torunlarından birisini
Nigar Hanımın kucağına veren Ahmed Midhat, Bu yavruya bir isim bağıslasanız Hanımefendi deyince, Nigar
Hanım Müsaade ederseniz kendi ismimi bağıslayayım efendim seklinde mukabele eder. Böylece Ahmed Midhat
ailesine küçücük bir Nigar katılmıs olur...
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta