NİDA naat Şiiri - Olgun Albayrak

Olgun Albayrak
72

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

NİDA naat

Andelibler sus pus olmuş, zaman kuzgunların çağı.
Gül kokusu kime hasret kalsın diken tarlasında?
İlahi bir işaretle dile gelsin gönül dağı,
Kaynasın zemzem kuyusu, bir ulunun rüyasında.
Kara bulutlar ardından, çözülsün dizlerin bağı;
Ebrehe’nin şer ordusu develerin arkasında!

Ebabiller ufuklardan uçuşmuş mu ey sevgili!
Kızgın filler dört bir yana kaçışmış mı ey sevgili!

Masum bir çocuk süzülür babasının ardı sıra.
Gözleri yıldız kümesi, masallardan çıkmış peri.
Annesinin dudakları bugün niçin yara yara?
Feryatları dağlamakta merhametli yürekleri.
Az sonra nazlı bir beden atılsın kızgın kumlara;
Hem günahsız, hem korkulu, hem ümitsiz ve de diri…

Zihinleri haramiler bürümüş mü ey sevgili!
Körpe kızlar beyabana yürümüş mü ey sevgili!

Sen ki, tene bürünmeden nurun donattı âlemi.
Meleklerin kundağında bir rebiyülevvel ayı,
Doğdun Amine kuzusu, Abdullah’ın pak yetimi!
Şimdi şirk ateşi sönsün, batsın Kisra’lar sarayı!
Save’yi kurutan eller Semave’yi sel eder mi?
Şu fecr-i sadık ardından sahra uyatsın dünyayı.

Duydum,“Ebva! ” diye diye inlemişsin ey sevgili!
Geceleri kimden nağme dinlemişsin ey sevgili!

Bir sevdalı bulut, kimi sakındı çöl güneşinden?
Niçin zamansız şakıdı Büsra’nın toy bülbülleri?
Bezirgânlar bahis açsın Lat ve Uzza ateşinden,
Yorgun bir keşiş telaşla seni döndürdü mü geri?
Gözlesin yolunu Mekke, Şam ağlasın gidişinden.
Olgun keşişse içlensin Ahir Zaman Peygamberi!

Yağız iken pazarlardan çok geçtin mi ey sevgili!
Hatice’nle bir kurnadan su içtin mi ey sevgili!

Zilletli muammalarda debelenir ham sineler.
Kâbe şirke boyandıkça Hira’da matem havası.
Arştan ferşe kanat çırpıp Cebrail perdeyi deler
Nura namzet gönüllerde duyulur Allah şifası.
Goncalar secdeye varır, peygamber çiçeği güler.
Ve sen, Hatemül-Enbiya, İbrahim’in şah duası!

Kadim dil ve kalemlerden soruldun mu ey sevgili!
Resullerin otağına kuruldun mu ey sevgili!

Ebû Cehil ’i azdırsın Ebû Talip’in gölgesi.
Altınla gümüş tepside sundular sana dünyayı.
Arşıâlâyı titretti Nebi’nin soylu cümlesi:
“Velev ki bana verseler, şu güneşi ve de ayı! …”
Sendin emanetin piri, Zülcelâl’in en gözdesi;
Muhammedülemin iken, sırtlamıştın bu davayı! ”

Niceleri sana candan düşman oldu ey sevgili!
Niceleri candan geçip pişman oldu ey sevgili!

Kimdi köşe bucak gelip gül yüzüne boyun eğen?
Erkâm mıydı kapı açan İslâm’ın ak dergâhına?
Sen ey Bilâl, ey Sümeyye, kâbuslardan kâbus beğen!
Yongası zayıf olanın bakılmazmış eyvâhına.
Onca zulmün arasında nedir bam teline değen?
Yetiş Ammar, telâşını anlat güllerin şâhına!

Hak aşkına gönülleri, durmuş dara ey sevgili!
Şirk atına oturmadan uçmuş yâre ey sevgili!

Kureyşliler karar kılsın; çöle düşsün Haşim soyu!
Bebeklerin çığlıkları yürekleri dağlasın mı?
Gündüzler kor gibi sıcak, geceler ne kadar koyu!
Bîçare onca sahabi için için ağlasın mı?
Kaktüsler meyveye dursun, çiçeklensin üç yıl boyu
Bitkinlikten koca nebi karnına taş bağlasın mı?

Çilenize dahil olduk şu âlemde ey sevgili!
Bizim felahımız hangi muharremde ey sevgili!

Zülmecaz panayırında yüceltirdin davetini
Taif’in taşı toprağı kurtuldu mu zârlığından?
Addas nasıl tadabildi bağlarda hidayetini?
Bir salkım üzüm Nebi’yi kurtardı mı darlığından?
Hak bahşedermiş kuluna yüz görümlük niyetini,
Kim düşerse ateşlere, vazgeçerse varlığından.

Bir gece nurdan bineğin inmedi mi ey sevgili!
Hüzünlerin Miraç’ta da dinmedi mi ey sevgili!

Yesrib’e müjdeler olsun yoksa Hicret zamanı mı?
Selametle çık evinden Sevr’in bağrı hayli derin.
Şu mağara ağzındaki örümceğin imanı mı?
Hangi lisan teskin eder ruhunu güvercinlerin?
Kuba’nın bağrında namaz hürriyetin nişanı mı?
Ey melekler yeryüzüne atlas seccadeler serin!

Gel de seraplar çekilsin, ay donansın ey sevgili!
Sen bize en güzel mihman ve sultansın ey sevgili!

Bilal’in kadife sesi şimdi şehrin semasında.
Duysun paslanmış kulaklar gökten Allah’ın adını.
Bedir kuyusu önünde ashab neyin kavgasında;
Büyük yeminler ederken Ebu Süfyan’ın kadını?
Ya Vahşi neden Hamza’nın önünde ve arkasında?
Uhud’da kaç şehit tuttu meleklerin kanadını?

Yüzün bahtsız kılıçlarla yarıldı mı ey sevgili!
O mübarek incilerin kırıldı mı ey sevgili!

Bir yankı kopmuş geliyor, kumdan hudutlar çizilsin.
Selman son meşveret günü dindirir belki acını.
Şu Yesrib’ in etrafına derin hendekler kazılsın.
Hangi hekimler bulacak bu taunun ilâcını?
Mikail, açsın defteri; elim rüzgârlar yazılsın.
Şirkin otağını eğsin, dağıtsın taht u tacını!

Güvercinler kanat çırpsın tebliğinle ey sevgili!
Cebrail’den fetih muştuları dinle ey sevgili!

Biz duymadık sahralarda mücahit sedalarını;
Zafer şerbetleri içen Halit bin Velit söylesin.
Hayber önünde Ali’nin dehşetli nidalarını,
Bir Yahudi pehlivanı, paslanmış kilit söylesin.
Bilemedik terk etmeyi dünyanın metalarını;
Gazalarda bayrak açan binlerce şehit söylesin.

İsmini zikredemedi Hudeybiye ey sevgili!
Mührünü Mekke’ye kondur “Lebbeyk! ” diye ey sevgili!

Gel de Kureyş uluları ürkek gözlerle izlesin,
Muhacirin, yurtlarına azametle girişini.
Temiz âsân, Beytullah’ı kirlerinden temizlesin,
Âlem duysun Hak dostunun cehaletle güreşini.
Münafıklar tebessümle hasetlerini gizlesin,
Seyrederken âşıkların maşuğuna erişini.

O ay yüzün mahcup muydu bugün bile ey sevgili!
Başka bir renk yakışmaz mı gonca güle ey sevgili!

Sanki şu fethin ardından göçüp gider can pâresi;
Haberi duyunca Muaz, kendini tartamaz oldu.
Ebedî bir hitabeyi ünledi nida tepesi;
Gamlı gözler çağıldadı, benizler sararıp soldu.
Bu hicrana can dayanmaz, yok mu ölümün çaresi?
Arafat’ın etekleri mahzun bakışlarla doldu.

Huzuruna girmek ister can meleği ey sevgili!
Cebrail’den soruldu mu son dileği ey sevgili!

Gittin…Hicran ateşleri yaktı gönül yuvamızı.
Her gece düş bahçemize gir güllerin padişahı.
Şimdi kutsal aylarda da bulamayız havamızı.
Şehirler kendi kendini yer illerin padişahı!
Zihnimiz bin parçaya mı böldü tevhit davamızı?
Kitabınla, sünnetinle gel dillerin padişahı!

Bugün, cami avlusunda mahşer niçin, ey sevgili!
Bir sakal-ı şerifini görmek için ey sevgili!

Olgun Albayrak
Kayıt Tarihi : 2.11.2013 22:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Olgun Albayrak