Gitmediğin hiçbir uzak kalmasın
Yakınlarda kaybolma ihtimalin yüksek
Silerek ayak izlerini kendi içimde
Ayaklarım üzerinde doğrulmam gerek
Doldurarak delik ceplerine kederi
Yoksanmış umutların yolculuk vakti
..........
..........
Kayıt Tarihi : 12.2.2013 18:09:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hülya Deniz Ünal](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/02/12/nezaket-kurali.jpg)
Bir güzel boğul tekne! Alabora olmadan
okurken alabora olmamak ne mümkün yüreğinize sağlık
uykuyu beraberinde getirenler de var
sökükleri kopukları gördürüp gidenler de..
derdim ki senden öncekiler de öyle miydi ?
korkarım ki senden sonrakiler de öyle olacak mı?
aşk gibi bir şeylerin karartmasına yenik düşmeden yelkenler fora mı dedi yoksa şiir ?
öyle
zararın neresinden dönülürse…
yine de güzeldi demek geçti içimden
nitekim öyle
saygılar..
Sanki çok değişik zamanlarda yazılmış bazı satırların daha sonra alt alta sıralanmış bir hali var, gördüğüm şiir düzenli parçalı bulutlu havada…
1. dörtlükte kendinden kaçış hali…
Güzel duruyor. Bir bütünlük var. Anlatımı da fena değil. Ahenk de tutmuş. Maya hazır.
2. dörtlükte ayrı kalmışlığın ifadeleri. Birinci dörtlükle bağlantılı.
“Doldurarak delik ceplerine kederi”
Güzel bir söyleyiş. Cepler delinmişse, duygu fakiri olmuşsa, aslında kederi de fakir olmalı. Neden üzülsün ki?
Zaten bu nokta da şaire de, “delik ceplerine kederi doldurmakla” pek bir değeri olmayan bir üzüntüden bahsediyor olmalı. Duygusuzluğun kederi de ederi kadar olur, der gibi…
Karşı kıyı, ırmak kıyısı mı, deniz kıyısı mı?
Ben, duygu denizinin farklı kıyaları olarak düşüneceğim. Biri bir telden dem vuruyor, diğeri başka bir telden çalıyor. Yani duyguların uyuşmaması veya isteklerin çelişmesi desek daha iyi olur.
Burada da, özellikle ilk iki dizede de sıkıntı yok.
Yoksanmış: yok sanmak mı?
…………..: yoksamak mı (önemsemek gibi) Ne demek olur? Hadi, anlamaya çalışalım. Yok gibi kabullenmek. Yok sanmak, yok saymak, görmemek, değer vermemek, önemsememek… farzettik efendim.
Tüketilen, çaresizleşen, imkânsızlaşan umutların yolculuk vakti…
Umutlarla örtüşmeyen, uygun düşmeyen duygular ve istekler farklı farklı olunca, iş ta uzaklara fırlatmaya kalıyor, kıyıların ta ötelerine…
Hatmi şeker pembe mi açar, bilmiyorum. Google amcaya baktım, alı da, moru da pembesi de varmış.
Hatmini kokusuna küsen Nergis…
İnsan bu kadar bencil olursa. Bu kadar sadece kendi için yaşayan, kendini beğenen olursa…
Gayet güzel.
Salama nerede?
Demlenmiş çay gibi…
*
Asıl sözün değiştiği, konunun dağıldığı bölüme geldik. Buraya kadar, yani 3. bölüme kadar gayet yerindeydi.
Gizemliliğe bürünmüş satırlar, dizeler diyelim haydi…
Sanıyorum bundan itibaren, karşılıklı isteklerin formülize edilmiş şekli karşımızda duruyor. Yani karşılıklı oturulup, “sen şunu yaparsan ben de şunu yaparım…” tarzı hesaplaşmalar, kavilleşmeler veya karşılık beklemeler…
Eee canım, alışverişe mi çıkmış bunlar?
Sen verirsen ben de veririm!..
Sen seversen ben de severim!..
Pişirdiğin yemek kaşığına gelir…
Sonra unutulan sözler. Her ne kadar ayrıntı gibi görünse de karşısındakine, asıl söyleyen için çok önem arz etmekte o ayrıntılar...
Alt yazılar, dipnotlar ayrılığın sebebi…
Anlaşılan en başından zaten işler karışmış.
Yahu, o da ne?
Adam kalkmış kızcağızın düğmelerine mi kendini takmış, yoksa daracık minisine mi, kumaş olmayı istemiş?..
Olur kardeşim olur.
Uyuşmazlıklar olur.
Bence konu anlaşıldı. Daha bağlantılı, daha birbirine tutkallı dizelerle durumu anlatmak elzemmiş…
Kumaşlarımız farklı…
Senin kumaşınla, benim kumaşım uyuşmaz deyip işi bitirmiş.
Tutmuyor efendim, elektrikler kesik, cereyan gitmiyor birbirine. Hatlar bakıma alınmalı…
Sallayan yoksa salıncağa binme…
Doğru. Kendi kendine sallanmaktan zevk alacaksan git kendini avut.
Madem birbirimiz sallayamayacağız, şarkılar, türküler, ninniler söyleyemeyeceğiz, ellerimizin temasından şimşekler üretemeyeceğiz…
Bakışlarımızda buluşamayacak, çakışamayacağız…
Nazikçe…
Hadi git işine!
Sen yoluna, ben yoluma…
Uğurlar ola.
Gök yırtılmış, yamalı bohça gibi bulutlar denize inmiş.
Denizin yarığı seni içine çeksin, alabora olmadan…
Hadi sana güle güle…
Alabora olmayı bekleme…
*
Yukarda dediğim gibi dizeler biraz daha işlenmiş, daha tutarlı hale getirilmiş olsaydı bence gayet güzel bir şiir olurdu.
Sallama çay yerine demleme çayın ağızdaki tadını yaşatırdı bizlere…
Çok da olumsuz bakamıyorum.
Ben çok anlamlı buldum. Bir arkadaşın dediği gibi, kapı açılmış, isteyen çiçek toplar, isteyen sek sek hoplar, isteyen pıtırıklara dalanır, kendi kendine salıncakta sallanır…
Ben genel olarak güzel ve anlamlı buldum.
Tebriklerimle…
Sevgi ve saygı rüzgarları esenliğiniz olsun.
21 Şubat 2013
Hikmet Çiftçi
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Kitabı bulduğumda buraya yazarım dedim ama kitabı bulduğum halde zaman bulup yazamadım. Şimdi geldim
Şairimiz Hülya Deniz Ünal'ın ilk kitabında yer alan bu şiir kitabın BEKLEYİŞ MASALLARI başlığı altında 12 ve 13'cü sayfasında yer alıyor. Kitabın ismi, Hayatın Yerine Harfler.
Yine aynı kitabın ilerleyen sayfalarında yer alan ORMAN MASALLARI başlığı altında mevcut olan şiirlerden 47'ci sayfadaki GEYİK DİLİ adlı şiiri söz verdiği gibi buraya yazı_YORUM:
GEYİK DİLİ
Geyik harakiri yapacak
Öcünü böyle avcıdan
Avcıya ait nehrin kıyısından
Kurtuluş böylece ormandan
Nasıl başa çıkılır, nasıl
Nasıl başa çıkılır acıyla
Geyik dilinde
Ormanın haberi olsun-olmasın
Bu sadece geyikle avcı
Avcıyla geyik arasında
Bir küçük hesaplaşma
Kim daha hızlı koşar, yavaşça susar
Önce kim doğrultur sözün tüfeğini
Bilmeceyi kim çözer, derinliklerini
Vurulur sonra gözlerin tüfeğiyle
İncelikle düşer...
Önce avcı
Sonra
Geyik diliyle
Saygılar,
Çıkar kendini daha fazla ait olmadan...'
Bu dizeleri özgün buldum.
TÜM YORUMLAR (16)