Mademki sevgilidendir bu aciz cümleler,
O zaman bir hal çaresine bakılmalı
Mumları ateşe vermeli
Ve ışık, gölgeden önce yitirmeli kendini…
Geçmişin ikamet ederken bu ten-i kafeste
Sen böyle can telaş,
Sen böyle iki cihan, arş-ı âlem
Nereye gidersin?
Kundaklayıp aklımdaki suretini,
Böyle acemi bir geceye,
Söyle, sığınışla neyi kastedersin?
Bak gör işte, her göz senden ötürü büyütür acılarımı
Bıçak söze dayanır, dilin kemiği kırık
Kim ayrı düşse, sen gittikten sonra, ulu bir kavuşmadan
Yer yer hüzünle karışık, söz yağar gözlerimden.
Kavimler geçerken böyle katar katar,
Bir peygamber ölüp, helak ederken tüm aşkları, sana ayrılıktan
Söyle, sen böyle mezar mezar, hangi yaşama zulmedersin?
Yok, artık sana özlemin bende tarifi,
Kaburgamda bir eksik, böyle yarım yamalak,
Sözcükler biriktirmekten gayrı,
Bir şey gelmiyor elimden.
Ben böyle hasret kavminden çöllere revan,
Ben böyle tanrıyla toz-duman,
Sığınaksız, anlamsız bir tene can iken,
Söyle, sen hangi ballı dile kendini acı eylersin?
Ercan YAVUZER
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta