Neyi Kaybettiğini Hatırla Şiiri - Yorumlar

Ahmet Murat
12

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Oturma odamdaki koltuktan, otururken de görebildiğim iki ağaç var: Biri orta yaşlı bir yenidünya ağacı. Mevsimi gelince meyvesini esirgemeyen, yağlı yaprakları soğuğa, kışa epey kafa tutan bir ağaç. Hemen yanında bulunan diğeri ise, güngörmüş bir cennet meyvesi ağacı. Üç-dört hafta olmuştur; sanki okul kırmış gibi şakrak bir serçe topluluğu, kalan üç-beş meyveyi şamatayla üleştiler.
Bu iki ağacın ikisi de İstanbul’a yakışan ağaçlardır. İstanbul’un iklimine de, florasına da yakışırlar. Dahası, tıpkı İstanbul’un Anadolu için egzotik olması gibi, bu iki meyve de Anadolu ölçeğinde egzotik meyveler sayılır. Eski Anadolu, meyve niyetine kurtlu alma ile, etsiz alıçla, yaban armuduyla idare ederken, bu renkli, afili, esanslı iki meyve, eh egzotik sayılmalılar.
Ama bu ağaçlardan artık İstanbul’da pek kalmamış, eskiden daha bi çokmuş. Eski konaklarda, ellili yıllardan kalma apartımanların bahçelerinde varsa, o da tek tük.
Bizim bu komşuları muhafaza edip bu günlere getiren, Üsküdar’daki (belki de bütün İstanbul’daki) en orijinal, el değmemiş, restore edilmemiş, ağaç işçiliği göz alan, üç katlı alayişli bir konağın avlusu. Hadi, diyelim ki ben pek anlamıyorum konaktan monaktan ama iflah olmaz bir Üsküdarlı olan rahmetli Ahmet Yüksel Özemre de böyle demişti bu konak için.
Konağın sahibesi yakınlarda vefat etti. Birinci kattaki kiracıyı saymazsanız, koca konakta yalnız yaşayan, elinde poşetlerle filan yata yuvarlana yürümeye çalışan, iki büklüm olmuş bedenini dertle gezdiren bir teyzecikti. (Seksen yaşında var mıydı?) O, ikinci katın penceresinden dışarıyı izliyorsa ve siz de yanlışlıkla oradan filan geçiyorsanız, bir fırsat bulur, sizinle iki lafın belini kırardı. Öyle yalnızdı yani.
O hayattayken, konağın bazı lambaları ara sıra yanardı. Arada bir ahşap panjurlar açılır, içerisi havalandırılırdı. Kiracısı tavuk, horoz filan beslediği için sabahları horoz sesiyle uyanırdık (Yemin edeyim mi?) . Yorgun bir konaktı, ama ayaktaydı, oradaydı.
Bazı uzak akrabaları varmış, derlerdi. Bu inatçı kadının ölmesini beklerlermiş. Ölsün ki bu yorgun ahşap konak, bir şey olsun, bir apartman, bir iş merkezi, para getiren bir şey: Şöyle camlı, çelikli, led ışıklı bir bina. Ama o asla buna izin vermedi. Kim bilir kaç yıllık bu konağı korudu, yaşattı, bir yolunu buldu onu ayakta tuttu.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta