Bir zamanlar faziletliydik. Kimsenin malına mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmezdik. Dilenciliği meslek edinmezdik. Kimseyi de küçümsemezdik. Ya şimdi? Dilencilik meslek haline geldi, hırsızlık erdem sayıldı.
Hırsızlar toplumda değer görür oldu. Banka hortumlayanlar, kral muamelesi görüyor ülkemizde. Namus kavramımız değer yitirdi, çalışmadan mal sahibi olmaksa hüner oldu. Osmanlı döneminde o kadar dürüst ve doğruymuşuz ki; tüm dünya ülkeleri bizimle alış-veriş yapmak için sıraya girermiş. Şimdilerde ise, ortak pazara bile giremiyoruz. Neden bu hale geldik, neden değerlerimizi yitirdik?
Ne oldu bizim değerlerimize, ne oldu insanlığımıza? Üç beş kuruş için sokaklarda can pazarı yaşanıyor. 20 milyon için taksicileri katleder, yalnız insan görünce, bıçağı dayayıp malına el koyar olduk.Burada suçlu bizler gibi görünsekte, asıl suçlu devleti yönetenler. Açlık almış başını gidiyor artık.Tamam açlık sofuluğu bozdurur derler belki ama, ne kadar açta kalsak, çaresiz de olsak hırsızlık yapmamız doğru değil. Gerekirse hamallık yapapıp, kimseye muhtaç olmamak en doğrusu arkadaşlar. Toplumumuzun gidişatı beni gerçekten ürkütüyor ve gelecek hakkında da baya tereddüte düşürüyor.
Eskiden sadaka taşı denilen içi oyuk taşlar varmış. Varlıklı olanlar oraya para bırakır,ihtiyacı olanlarsa oradan ihtiyacı kadar alırmış. Şimdilerde camilerimizi bile soyar hale geldik, hayır hasanetten uzak yaşar olduk.Yalan, taciz, gasp, hırsızlık almış başını gidiyor. Maneviyatımıza bile değerimiz kalmamış. İbadet hanelerimiz tek sığınağımız olduğu halde, Allah'tan korkmadan oraları bile soyup, bencil, merhametsiz ve duygusuz bir millet olduk.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta