12 eylül olmasa ppk ve bölünmenin eşiğine geldiğimiz süreç olurmuydu soruma EVET denildi olmazdı.. O dönemi yaşayan birinin çocukluğunu dile getirdim..
ÇALI- sh 1280-
öncesi 12 eylül ve sonrasını göremeyenler olarak devam edecek..
&&&&
ne tekkelere çapıt bağlanmış,
ne dilekler dilenmiş
ne adaklar adanmış doğumuma
ne de anamın bana gebeliğinden
babamın haberi varmış
kendiliğimden gelmişim
yalan dünyaya
ne başında bekleyeni olmuş anamın
ne şerbet, ne pelte getirilmiş
lohusalığında
ne hediyelere gark olmuşum,
ne anam ne babam kutlanmış
doğduğum için
onyedinci gününde
dünyaya geldiğimin
dedemin amcasının adını almışım
belli ki mübarek adammış
ne el bebek-gül bebek muamelesi
görmüşüm
ne cicilere-bicilere
bürünmüşüm
ne de kucaklara alınıp
fotoğrafım çekilmiş,
düğünlerde bayramlarda,
“-adı üsdünde güz bülücü
Allah’ın emaneti emme,
fazla yaşamaz” denilmiş
iş bilen ebelerce
dağ başında,
yağmurdan yağmura
su gören çalılar gibi büyümüşüm
büyümüş gitmişim
anamın südü inmemiş de
halime içleri el vermemiş
birilerinin,
kimileri süt getirmiş
kimi bebekli diğer analar
emzirivermiş
rastgeldikçe
dağda-bayırda, olmadık yerlerde
akranlarım “süt kardeşim”
anam ırgat, babam amele
hemen hergün ekin otuna,
afyon çapasına
evde kimse ilgilenmezmiş de
heybe gözünde taşınmışım
baharda, yazda
tarlaya, harmana
şekersiz, ezilmiş haşhaşla somruk ağzımda
güneşin gözünde kalmışım
ağlamaktan bitap düşmüşüm
boğazım bıçılmış
gıdığım yara
ırgata eynelden çıkmak yasakmış
kimse gelip yüzüme,
ellerime üşüşen sinekleri
kovamamış
mecalim de yetmezmiş,
başedemezmişim
çile çekmişim
&&&
ne adıma düğünler yapılmış
ne koluma al-yeşil poçular
bağlanmış
ne balon, ne top, ne düdük
ne de ağabeymin kıltopundan başka
oyuncak gördük
ne Hecaza giden dayılarımca
teyzeoğullarımınki gibi
oyuncaklar hediyeler alınmış
öğey evlat anam gibi,
hor görülmüşüm belli
öğey kalmışım
ne üstüme bayramlıklar alınmış
ne alınanlar üstüme oturmuş
ancak; büyüklerime yenileri alındığında
gayış, pontur, çorap, papba
yıllar sonra da bez bir çanta
sahibi olmuşum
okula gidişimin üçüncü yılında
sıradanlanmışım..
&&&&&&&
ne okul kitaplarım,
ellerininkine benzemiş
ne yeni kaplıklar geçirilmiş,
ne etiketlenmiş
babam; belki okul çağı gelen
çocuğundan habersiz
belki çaresiz
altı fotoğraf, yüz kuruşluk posta pulu
iki mektup zarfı,
bir de on lira
orta mektebe yazılmaya gitmişim velisiz
kimime ne mektubu yazacaklardı acaba
belki postaneyi kalkındırmanın yolu
belki başka uydurmaca
elimden itiraz gelmemiş,
itiraz hiçbir şeyi değiştirmezmiş,
dünyam!
en ücradaki; yabancı dili almanca
-garibanlar sınıfı-yla
güneş görmez
tabansız bir odaya hapsedilmiş
ötem-berim, kap-kacağım,
yatağım..
“yüksel” marka gazocağım
dığanda aş pişirmişim,
kapağı tabağım
doğru-dürüst harçlığım olmamış
bütün paramı kızılay koluna vermişim
idare etmişim
&&&&&&&&&&
ne babası Almanyadaki diğer çocuklar gibi
aydan-aya da olsa mektubum gelmiş,
ne de mektup içinde harçlıklar gönderilmiş
kışlık odunumu, daha yazdan
çalıdan yelemişim
gücüm yetmeye-yetmeye
ne haftadan haftaya da olsa
büyüklerim gelip,
evime çeki-düzen vermiş
soba yakıp, yemek yapıp,
çamaşır yıkayıp
“-hoca! ….
eti senin kemiği benim” denilmiş
okuluma uğranılıp
çamaşırlarımı yıkamışım
soğuk suda çitilemişim
döşek altında ütülemişim
odamı süpümüş
aşımı pişirmişim
soba yakmaya üşenmiş
yorganımı başıma çekmişim
yapayalnız,
bir başıma,
kendimle ben ilgilenmişim
&&&
ne yaşıtım kızlarca kaale alınmışım
ne de dudak büküp “-büyü de gel” denilmiş
ne sevda yüklü mektuplar döşenmişim birine
ne de birisi,
birinden,
bana haber getirmiş
olgunluğumun altında
büyük aşk yaşadığıma hükmedilmiş
acılarında, ağlamak için,
omuzlarıma yaslanılmış
sarhoşluklarında
dert ortağı ilan edilmişim
o kadar,
bir de;
“iyi dost” “delikanlı” olduğum söylenmiş
akranlarım arasında
kara günlerinde;
herkesin yardımına koşmuşum
üzerime vazife olandan fazlasını
elimden geleni yapıyormuşum
dar günümde
herkes adresinden ayrılmış görünür
oysa!
kimsenin kapısını çalmamışım,
çok şükür
yabani otlar gibi direnmişim
hayatta kalma uğruna
dere kenarına tutunup, kuru,
ham topraktan ileriye,
dereye
kök salarak içmişim suyu
ölmemişim,
açlıktan ölen görmemişim,
mücadele etmişim
&&
geçinip gitmişim kıt-kanaat yıllarca
ne çalmış, ne çarpmışım
“karın tokluğuna ırgat” olmuşum ağalara
kimsenin malında-mülkünde gözüm olmamış
razı olmuşum kaşığımda çıkana
dilenmemişim!
kimseye de hakk ettiğinden fazla
saygı duymamışım
yüksek karaktere,
ahlaka,
erdeme
çalışana,
üretene,
verene
elpençe divan durmuşum
nasipten öteye yolum gitmemiş
kısmetime razı gelmişim
olmayan işten hayır beklemişim
aç kalmışım
açıkta kalmışım
kaderime kahretmemişim
küsmemiş, kırılmamışım
gülüp geçmişim
Kayıt Tarihi : 10.9.2009 10:29:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
KATKILARINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER
![İbrahim Çelikli](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/09/10/netekim-nu-donemi-i-cocuklugum-bu-donemde-harcananlarin-gecmisi.jpg)
yaşamım, anılarım
bazen umutlarıma sakladığım
bazen hiç hatırlayamadığım..
.........Çocukluğuma gemişe döndüm sanki okurken, 1960 yılları Ayvalık ve ben.. Hem de tüm sevdiklerimle, annem babam aktı gözlerimden... Sevgiyle esen kal...
---12 Eylül
acıları hatırlatan ve suçsuz suçlu Eylüller malesef
şiiriniz öykü tadında samimi gerçek hayattan kesitlerdi canlanan gözümüzde
ellerine duyarlı yüreğine sağlık tam puanla
Hiç yabancısı değilim.12 Eylül ise bir tarih bir dönem Türk tarihine vurulmuş kara birr leke,Her ihtilal Türkiye'yi kaç yıl geriye götürüyor.O dönemi birebir yaşayanlar bilir. Zor ve kötü günlerdi..
Bu şiiriniz ve diğer 12 Eylülü ve o günleri anlatan şiirlerinizin hepsi birbirinden güzeldi. teşekkürler Sayın Çelikli.
Dedemin kamasından da sorumlu tutulmuştum;hani ingiliz'harbi' gazisi dedem gibi hınçlarıyla kınında duran...
kitaplarımız gibi ruhlarımızı da bodrum katlarda sakladık...
kutlarım dost yüreğind4en...
nerm-in-ce
TÜM YORUMLAR (6)