Nesir / İndigo ya da Z Kuşağı Kuşağı Çoc ...

Taş İskele
428

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Nesir / İndigo ya da Z Kuşağı Kuşağı Çocuklar

İki göz oda denirdi. Öyle iki artı bir bilinmezdi. Salon denilen, günümüzde girilmesi yasak bölge yoktu, sofa vardı evlerimizde. Eşiklerimiz vardı, henüz yosun bağlamamış. Kimse desinlere gereksiz eşya almazdı. Eşyalar gerekliydi. Kapılar köslenmezdi. Ne zaman sokakta oyun biter, çat kapı girerdin içeri. Eğer horanta uyumuşsa kıvrılıverirdin yere serilmiş ya da sarılmış yatağa. Mışıl mışıl uyurdun. Kimse depresyona girmezdi. Antideprasanları iki elini göğüs ile göbek arası bağ yapıp, iki lafın belini kırmaktı analarımızın. Babalarımızın da derdi büyüktü ama hiç birimiz yarış atı değildik.

Okursak ekime kadardı, okumazsak denenme süremiz kasımı bulurdu. Okuldan kaçar, işi büyütür köyden kaçar, dağı taşı altın büyük şehirde iş tutardık. Buna cesaret edemeyenler tarla, tump, mal, davar sahipleri aile şirketlerine, diğerleri doğru çiftliğe. Çavdar çekme, balya, hayma ile ücretini alır, babanın avcuna sayar, baba artık ne gönül ederse. Yenice mi, Bafra mı, Birinci mi?

İşte böyle bizim hikâyemizin girişi. Gelişme ve sonucuna kelimeler kifayet etse de, gücüm yetmez.

Şu gerçek ki, büyüyen her uşağın özlemi kendi kuşağı.

Bugünün indigo çocukları, gelecekteki şimdiye özlemlerini büyütüyorlar, farkında değiller.
Biz fukaraydık. Üçlü eğitim sistemimiz vardı. Aile, okul ve konu komşu. Eti senin kemiği benim diye güvenle teslim edilirdi eğitmenlerimize. Ve de konu komşu; mesela sigarayı büyüklerimizin yanında içemezdik. Kaçardık. Yakalandığımızda babamızdan yemişçesine dayak yerdik büyüklerimizden. Üstüne üstlük üst aramasından sonra sigaramızı da alır, bir dal dahi vermezlerdi.

“Us’lu, us’lu oturun.” Derdi çocuklara - genel olarak - aileleri.

Çocuklukta telkin edilen yekten olmasa da en sık eğitim cümlesiydi.
“Uslu uslu oturun.”
Uslu uslu oturmasını öğrendik. Ta ki bugüne değin. Us’umuzu hiç kullanmasak da olur sandık. Kimsenin başını belaya sokmadık, usumuzu kullanarak. Düşünce suçu işlemedik. Eylemde bulunmadık. Anarşistlere karışmadık. İhtilalin gereğini harfiyen yerine getirdi çoğumuz.

Bizim kuşak, sizin kuşağı döver.
Bizim kuşak kara kuşak,
ya sizinki;

belki mavi denli özgürlük,
belki pembe kadar düşsel,
belki de gündoğumu denli kızıl bir umut
ve dahi günbatımı kim bilir,
nihayeti kara kuşak…

-Şimdikilere laf anlatılmıyor. Bilmiyorlar, gaz lambasını, stabilize yolları, sarı jetonları, postanenin havale kokusunu.
Şimdikiler bırak hiçbir şeyi dinlemesinler, hiçbir şeyi anlamasınlar bırak.

Biz anladık, dinledik de ne oldu? Kim benden sonrası tufan dediyse gemisine sığındık. Gemiden gemiye mızraklar savurduk. Ve fakat her bir limanda halaya tutuştuk. Hem taraf olduk, hem bertaraf. Vardık işte öyle ya da bu güne.

Ne ailesi kaldı, ne okulu ne de çevresi indigo çocukların, dünyanın merkezindeler, kendilerinde.

“kendi olamayan, kendi kalamayan” sensin, bensin.
Güven onlara.
Şimdiye değin uslu uslu oturduk, anaya babaya karşı.
Biraz da çocukların karşısında otur uslu uslu.

Us’lu us’lu oturmayın çocuklar.
Ne biz babamızız, ne de siz biz çocuklarısınız.
“Dünle beraber gitti can cağzım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...”
Dediğince…

Taş İskele
Kayıt Tarihi : 13.5.2022 02:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Taş İskele