Bir yüreğe girerken insan, ne kadar da özenlidir. Zarif, rengârenk pabuçlarını bile eline alır. Parmak uçlarına basar, incitmez yüreği. Sonra ne değişir bilinmez. “Belki” bir yüreğe girdiğinde, gökkuşağının altından geçilmediğini öğrenir. “Belki” her rengin kendi yalnızlığında olduğunu görür. Hiç denenmez siyahın ve beyazın bütünleştiği gökkuşağı olabilmek. Olur a” belki” de.
Hep firardır, bir yanımız. Her bir yüreğe yolculuk da, zihnin esaretinden kurtuluş için bir firar değil mi? Ayak izi bırakmak istemeyişimiz bundan. Bayramlıkları çekişimiz üzerimize, nahif yanımızı sunuşumuz. Niyetlenir miydik yüreğe yolculuğa bilmem, zihin kendi oyununda, kendi avuntusunda olsaydı eğer.
Neden bir yüreğe girmek ister ki insan?
Zihin dışlanma korkunda, yürek uçamayışının telaşında.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta