Nesini Seviyorsun

Nesini Seviyorsun

Nesini Seviyorsun

nesini sevmiyorum ki
ovasını yaylasını
içince pınarlarından
ciğerime çekince memleket havasını
ocak ateşinde nar gibi
hamsikuşu tavasını
evimizin dökülen sıvasını
kayalıklara oyulan kartal yuvasını

nesini sevmiyorum ki
hamam tasını
sefer tasını
kötüsünü hasını
şenliğine bayılırım
unutamam yasını
uzaklardan bir başka güzelsin
ne gönlümden geçer
ne dilimden düşer
“satmışım anasını”
öylesine bağlıyım sana
tenime sinmişsin
tabağımda damağımda lezzet
yine özledim musakkasını
yamaçların ecza deposu
kara lahanasını

sihirli bir güç beni çeken
askılı pantolonlu çocukken
annemin eline yaktığı kınasını
babamın duman duman sigarasını
günlük güneşlik
mısır koçanları asılan
evimizin sofasını

nesini sevmiyorum ki
ninemin masal anlatmasını
seferberlik ağıtlarıyla
yorulup yatmasını

üstümüzde turnalar telli telsiz
ayağımızda kara lâstikler
oyunlarımız taştan topraktan
elimizde yüzümüzde çizikler
bekleriz havanın kararmasını

köyümüz kıyısında değil denizin
cennetin ortasında
ne oniki ay yeter
ne oniki renk güzelliğine
ağustosta kar düşer
ocakta çiçek
seyrederiz iklim aldatmasını

nesini sevmiyorum ki
yamrı yumru ördüğüm bahçe duvarı
fındık çubuklarından kol sepeti
en çıtırından çam sakızı
yamaçlarda yaban ördeği
sazlıklarda yaban çileği
toprak kokusu
canıma can katmasını
daha neler
görmediğim şehirleri
duymadığım yerleri
uçtan uca
memleket haritasını

nesini sevmiyorum ki
delikanlılık çağımın
ayşesini fatmasını
yüz çevirdiklerinde
kaşımın çatmasını
kalbimin deli dolu atmasını
deli bal gibi tutmasını
elimde değil
eli elimde değil
aklım başımda
kara sevda uyutmuyor ki
çok umurumda
yağmurla konuşuyorum
yıldızlarla buluşuyorum
gönlüm ferman dinlemiyor
dileklerim tesbih tanesi
ben geçsem o geçmiyor
beklemem unutmasını

nesini sevmiyorum ki
buralar benim
şu dağların ardındaki dağların ardı
kuşlar gibi üzerinden geçmişim
alabildiğine gökyüzü
koca bir dünyasın sen Türkiye
seni telli duvaklı gelin gibi sevmişim
yüreğime oturtmuşum arsasını
sınır boylarını ben beklemişim
“Türkiyem canım” demişim
ateşine tozuna aldırmamış
nice soğuklar yemişim
kapılmışım büyüsüne
kentlisine köylüsüne
çocuk gözlerimde anne
uyku öncesi türküsün ninnisin
yüzümü yalayan rüzgar
yatağa düşüren ateş gibisin
Türkiyem alın yazım
güvendim dağlar
olta atarcasına demir attığım sular
bilsem ki zordasın
bilsem ki zordasın
ben neredeysem ordasın

nesini sevmiyorum ki
iki eli ateşte insanların
bir araya gelmeyen yakasını
katıla katıla kahkahasını

nesini sevmiyorum ki
öncesini sonrasını
daha dünkü çocukların
gelin güvey olmasını
halay horon oynamasını

böyle sevdalanmazdım yok yere
kırk kere kırkbir kere
kırkbin kere
dualarım senin için Türkiye
“Tanrım bu ülkeyi koru”
başımıza bir hal gelse
korkmayın çocuklarım
gözlerim ağrı erciyes
damarlarım fırat menderes
kollarım laz kürt çerkes
lodos poyraz soluklarım
neden kavgamız kendimizle
neden bekleriz birilerinin anlatmasını
hani süt kardeştik kan kardeştik
hani nehir nehir dağ dağ birleştik
ülkem baba ocağı ana kucağı
affetmeyiz kimselerin yan bakmasını

Bahaettin Kabahasanoğlu
Kayıt Tarihi : 11.6.2006 20:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bahaettin Kabahasanoğlu