Bayram olsun sözlerimiz, Attığımız adım bayram yeri olsun..
Bayram yerleri olsun gördüklerimiz, duyduklarımız, seyredip, hissettiklerimiz..
Bayram olsun Niyetlerimiz, Dualarımız, yakarışlarımız..
Bayram yeri olsun buluşmalarız, kavuşmalarımız..
Bayram yeri olsun gönllerimiz, muhabbetlerimiz…
Ah benim yaralı gönlüm. Ne çok ihtiyacın var şu kendini hapsettiğin kendi içinde kurup kendi kendinle oynadığın oyunda , kendi kendini yargılayıp kendi kendine ceza kestiğin mahkemeden özgürleşmeye…
Beraatini talep edip, kendine bu beraati vermeye.
Aziz yanlarına sarılıp büyümeye. Bağrına basıp kendini sevgiyle muhabbetle ağırlayıp muhabbetle uğurlamaya . eski hallerini hoş görüp yeni hallerinle hoş bulmaya.
İçimizde ve dışımızda kurduğumuz mahkemelerden çevremizi yargılayarak suçlu gördüğümüz, onları bunları cezalandırıp kendimizi de asıp kesip suçlu bulduğumuz bu mahkeme alanlarından özgürleşmek beraatlerini verip beraatlerimizi almak kolaylıkla nasip olsun. 🙏
Sen kendine gelmezsen bir getiren çıkar elbet.
kolay olanı seçte sen kendi kendine gel.
Eğri görüp doğruyu ararken kaybettin kendini.
Bir Yunus Emre misali…
Çıktığın yol kendinden kendine…
Leylanında mecnununda o olduğu bir dünya içinde ben diye yaşıyorum.
İkisinin Bir olduğu ayna da
ya gördüğüm mecnun hallerine aşık oluyorum ya da Leyla’nın tesirinde kalıyorum.
Çektikçe çekiyor her iki tarafında doğal halleri.
Ne tarafa kendimi koysam ben sanıyorum.
Mülteci olarak geldiğimi düşündüğüm bu alemde,
Yaradanıma iltica ettim.
İlk defa uçacak bir güvercin gibi, önce kanatlarım bantlandı.
Ağaç dallarında sallanan yaprağım ben. Rüzgara kafa tutup direnmeden,
Yerimden ayrılıp ,kopup ,uçacağım diye korkmadan,
Düşersem Solup giderim yaşayamam endişesi taşımadan,
Dalında özgürse rüzgarın eşliğinde sallanan,
Diğer tüm yaprakların ritmine ayak uyduran bir yaprağım.
Her bir yaprağın sesinde mest olan
Ağaç dallarında sallanan yaprağım ben.
Rüzgara kafa tutup direnmeden,
Yerimden ayrılıp ,kopup ,uçacağım diye korkmadan,
Düşersem Solup giderim yaşayamam endişesi taşımadan,
Dalında özgürse rüzgarın eşliğinde sallanan,
Diğer tüm yaprakların ritmine ayak uyduran bir yaprağım.
Sen bir isimden bir bedenden ibaret değilsin. Sen tüm bir alemsin.
Ağaç, karınca, su sensin...
Senden sana akar tüm bir kainat.
Sen sadece bir şehirde ya da bir ülkede değilsin.
Sen her boyutta sensin.
Sen şu yaşta, bu ayda doğmuş değilsin.
Uzun zamandır halvetteydim,
Gördüklerimi gerçek sandım.
Aldandım.
Meğer hepsi bir ders, bir eğitimmiş,
Ben günaha daldım sandım.
Bir erilin gözünden aklımda lilit kaldı kalbimde de Havva vardı. İkisinin birlikteliğine, uyumuna aşık oldum. Birbiriyle kavga ediyor tartışıyor gibi görünselerde ikisinin birbirine olan uyumlarından dengeye geldiği anlarında eril var oldu. Havva lilit tarafında, lilit Havva tarafında eriyerek yok olarak Adem var oldu. Adem varlığın içinde ki yokluktu. Yokluk varlık içinde alemde hayat buldu. Tohum yokluk gibi gözüken hallerde bereketiyle mevcuttu. Toprak var gibi gözüken haliyle tohumun varlığında yok oldu. Alemler bir tohumun toprakla buluşması ile evrildikçe evrildi. Toprak önce kendi içinde harmanlandı. Sonra Hazıroluşluk gerçekleşince bağrını bir tohuma açabildi. Açtıkça alabildi. Aldıkça verebildi. Dişil önce dişiliği ile buluştu artından eril yanı ile yoklukta hayat buldu.
Bir dişilin gözünden Havva’yı derinden yaşayan tarafım olduğu gibi liliti derinden yaşayan yanlarım da vardı. İçimde ki melek ve şeytan direnişleri hizmet ettikleri hallerin kabulüne geçince dindi. Her iki halde dişiliğin özünü sunuyordu. Sonsuzluğa açılan Alemler kapısının anahtarını taşıyordu. İki farklı görünümlü anahtar bir olunca birliği açıyordu. İçten içe açılan birlik kapısı dışta hayat buluyordu. Adem ve Havva’nın birlikteliğinde yokluğun ve varlığın bilgisi yatıyordu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!