akıntıya doğru sürüyorum küreklerimi
sonunu görebiliyorum
gözlerim kapalı
açamıyorum
binbir renkli kuşlar geçiyor önümden durmadan
akşam üstü güvercinler konardı bahçeye
çocuklar okuldan eve dönerdi
ellerinde pamuk şekerleri
zaman bize oldukça uzak
hızlı koşardı
kalabalık caddelerde
gitme zamanı geldiyse
kalmanın bir anlamı kalmamış demektir
bekleyerek solmuş günlerin gölgesinde
babama söver
anama küserim ben
uzun soğuk kış gecelerinde
üşür ellerim
titrer bedenim hep, köprü diplerinde
ve sığınmak şimdi gökyüzünün akşam kızıllığında
okyanus kadar uzak
yosun yeşili gözlerine
uzak sürgünlerden dönmek vardı
sıcak bir nefesle sonlandırmak yüz yıllık hasretimi
öyle şeyler söyle ki bana
sözde kalamasın
umutlandır işte
sorun olmaz
yalan olsada olur
öyle şeyler söyle ki
bana gereken ne mi
şu haziran akşamında
biraz şarap
biraz gözyaşı
sonrada biraz nara
ne zor şeymiş be kardeşim yaşamak,
tok yaşamak.
aynı neden için avazı çıktığı kadar bağırıyor,
pazar yerindeki orta yaşlı yakışıklı simitçi.
bir eylül sabahı erkenden kalkıp
kalbimi bütün yakanları
bir yere toplayıp
içlerinden yine seni seçeceğim
yanarım yandıkça yanasım gelir
göğü sarar dumanım
isa kaçacak delik arar
güvercinler bile ağlar gençliğime
nuh gözyaşlarıma düşer
boğulur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!