neden yaşamla yok arasısın
kim yaktı düşlerini firuze
dil’in öncede kalmış, fotoğraflar siyah- beyaz
hangi harabeleri geçtin savaşan ruhunla
firuze, gece denize vardı dur soluklan biraz!
-sevgili mehmet’e-
çocuk gitti dağlara
bulut toplamaya
bir yunus denizimde
ne batmaya ne çıkmaya
bir boşluk senfonisi rüzgârın parmak uçlarında
her an yaşamın saçlarına yansıyan
adımlarıma takılıp kalan bir yalnızlık
derin uykulardan, uykusuz gecelerden kimi kez
akıyor zamanın sürükleyen ırmağına
amforada balkıyan suyun dilinde
unutma makamında yürüdüm günleri
durmadan yağmur gecelerce...
kuşlar çığlıklarla ezberliyor tükenişi
tenhayım mor ötesi acılarda
1.
maviye kesen bir özlemi büründü
içtenlikle güne dökülüveren güz
dinlendi buluta yaslanıp güneş
bulut alabildiğince deniz
olabildiğince rüzgâr göçmen kuşlar
gözlerim takıldıkça gözlerine
toplayıp kucağıma ezgileri
alıp başımı yıldızlara kaçardım
tutunup eteğine gecenin
susardım, çığlıklarım yüreğimde çınlardı
kucaklarken kent güz akşamlarını
güzel yanlarını alıkoydum yaşamın
birbirine açılan daracık sokaklarda
ayak seslerime düşerken yanan ışıklar
omuzlarımda yalnızlığın yıldız yükü
bu deniz bu yaraya kaç dalga
dalga kuytularında kırıldı akıllım
dağlana dağlana
lâl bir sese tutunan
gidişim de kalışım da hep sana
unutma beni, kanarım sonra
- bir çay içimi dostluğuna gelmiştim
“bir vardı/ bir gitmiş” dedi ardımdan-
geçtiğim kentleri yağmurlara bıraktım
ışık hızıyla gezinirken zamanın içinde
beşiktaş iskelesinde bir kaç tozlu anı
- ceren'e –
- sureti değişen kentin
yıkılan sokaklarından şimdi
eski yollardan ganita’ya
dalgaların köpüğünde balkıyan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!