Kırmızı ya da siyah
Bu rulet
Oynadığım anlar boyu
Ne zaman ifşa etti rus olduğunu
Ölüm kalım
Kırmızı ya da siyah
Tut bırakma düşmekten yoruldu ışık
Bir yanı buz dağı ülkenin
Kuğular çığlık çığlığa
Şarkılarını söylemekte
Bedelleri öderken
Bildirilmemiş karşılıksızlıkları
Canım çok sıkılıyor bir nedenim yok,
Ya da eskidi hepsi;
Bilmek kandırmıyor.
Batan bir kıymık gibi kendini sızlatıyor akisler,
Ben nerde dursa gölgede kalıyor,
Bir dalga bulup geçiyorum en çok kendimle,
eridi kapı kolları bile
gözyaşı yangınında
gündüzler bakire bir fahişe
gece olmamışlıkların ayak izinde
ben değildim asla
masallarda rol biçilen
Evren bir kedi bulur sokakta
Sevgililer gününde isimsiz suretsiz sevgiliden armağan sayıp
Alır karanlığı tuttuğu odasına
Tüm inadında hoş görür
Ağzı küfre vurur köpürür
Buğday teninin terine saplı kalan kanamaları dinlemese de
Gelir ve geçer
Hep aynı ses ve sessizlik
Paramparça ayna
Parmak uçlarından yere damlayan kırmızı
Tıp tıp ya da tik tak
Zaman = kan
arafta ileri değil
arafa baktığında
bileceksin:
doğduğun
büyüdüğün
ölebileceğin şehirler benzemez birbirine
Terk edilmiş parklar kadar
Susadı deniz kurudu, tuzu battı
Avucumda silik kırmızı kaldı
Unutulmaktan daha çok nasıl acıtır unutmak
Anlam mıydı tüm mesele
Tüm anlamlar mıydı sorun
Gözün gördükleri yıkanmazmış
Tuttum bir tül çektim
Bebeğine gözümün
Kimse bakamaz artık içreğimin aynasına
Ve bulutları çağırdım başıma
Denize selam durup
Bugün verilen tüm sözler askıda
Ne(fes) alan ne de veren kalır
Denklem bozulur terazilerinde
Seçilmemiş bir hikayenin
Yazarı ve kahramanı olmak kadar
Zor bu canbazlık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!