Senin göğüne hiç akşamlar inmez mi be adam?
Öyle aydınlık, öyle pırıl pırıl geceler iner ki akşamın geç saatlerinde göğe, göz kırpar pırlantaları, ışıl ışıl, şıkır şıkır elbiseler giyer geceleri gökyüzü.
Göğüne gece çöküp de donatmaz mı pırlantadan yıldızları bakışlarının deydiği anları, göz kırpmazlar mı sana? Yoksa senin güzel gecelerin yok mu? Küstürdün mü onları?
Be adam, senin sabahlarına güneş doğmaz mı? Işığı gözünü kamaştırıp da utanmaz mısın kaçırdığın doğumlara?
Şöyle sıcacık, ateş rengi güneşler doğar sabahlara. Adını Tan Yeri koyarım her merhaba deyişinde bana. İçini ısıtmaya, denizi parlatmaya, günü aydınlatmaya gelir o.
Gününe güneş gelip de sarmalamaz mı hem ışığı hem sıcağıyla seni? Oysa güneş kucaklar günle birlikte insanı. Acaba senin günlerine bulut gölgesi mi düşmüş? Dargındır belki güneş sana.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.