Neredesin ey Vatikan,neredesin ey Mekke

İlhami Şenol
134

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Neredesin ey Vatikan,neredesin ey Mekke

Emperyalizm(Bir milletin başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık) biriktirdikçe biriktiriyor du.
Bankaları, büyük malikânelerinin içindeki kasaları altınla, paralarla, elmaslarla, hisse senetleri ile doluyordu.
Parası çoğaldıkça, altınları çoğaldıkça bunları koruma, kollama içgüdüsü gelişiyordu.
Dünyanın ürettikleri, halkların refahı için tüketilmiyor, bankalarda, kasalarda yatırılıyordu.
Bir yandan sefaletin açlığın soğuğun, hastalığın, savaşların, köleliğin pençesinde cebi boş insanlar, diğer yanda ise damarlarında kan yerine para dolaşan emperyalistler.
Daha büyük kasalar, daha kapsamlı güvenlik önlemleri almaya itiyor.
Herkese güvenini yitiriyor, paranoyak oluyordu, emperyalistler.
Kendine güvenini yitiriyor, kimseye güvenmiyor du.
Parası çoğaldıkça doymak bilmiyor, gün geçtikçe iştahı kabarıyor, daha fazla daha fazla diyordu, durdurulamıyordu, para hırsı.
Ey Vatikan, ey Mekke, bu derin çelişkiye ne yorum getiriyordunuz.
Dünya sizden kurtuluş reçeteleri bekliyordu.
Her iki paylaşım savaşında milyonlar toprağa gömülürken.
...
Daha fazla kazanmalıydı.
1880‘lerin sonundaki dünyanın yapısı onun karnını doyurmaya yetmeyecekti.
Afrika henüz yeterince sömürülmemişti.
Daha fazla kazanmak için ulus devlet yaratılmalıydı.
Ulus devlet.
Daha fazla sınır.
Daha fazla ayrılma.
Her sınırı koruyan ordu.
Her sınırın hükümetleri.
Her sınırın kendi iç çelişkileri.
Bazı çelişkiler bilerek bırakılıyordu sınırların içine.
...
Irak örneği.
Saddam.
1967’ de BAAS partisinin başına geçti.
1979 ‘da ülkesinin başına.
Ülkesinin tüm kazancını saltanatına, silahlara harcadı.
Para biriktiren emperyalizm sömüreceği bir alan daha yaratmıştı.
İşler istediği gibi gidiyordu.
Kasalarını dolduruyordu.
Irak’ı teslim ettikleri lider gereğini yerine getiriyor.
Ülkesinin sosyal çelişkilerini gidereceğine, ülkesinde demokrasiyi yücelteceğine, İran’la savaşıyor, Halep’çe katliamını bütün dünyanın gözü önünde yapıyordu.
Ey Vatikan neredeydin o zaman.
Ey Mekke.
Yer yerinden oynamalıydı.
Acılar unutulmamalıydı.
Hiroşima’ya bomba atıldığında Vatikan neredeydi.
İslam âleminin ileri gelenleri neredeydi.
Acılar yaşandıktan sonra yıllar geçtikten sonra taziye anlam ifade etmiyordu.
İnsanlık karanlığa teslim ediliyordu.
Her karanlık sonrası acılar yürekleri dağlarken dinler insanlığa gecikmiş, bedeli ödenmiş barışı vaat ediyordu.
Neden karanlıklar yaşanırken dinler meşalelerini tutmuyorlardı.
Tam da onlara en çok ihtiyaç duyulan zamanlarda.
...
Bir rahip, bir imam bir cephenin ortasında her iki tarafın askerlerine biz size barışı anımsatmak için geldik.
Verin ellerinizi.
Siz insansınız.
Siz birbiriniz için yaratılmışsınız diye ellerini hangi savaşta uzattılar.
Hafızamın zayıflığına verin.
Ben anımsamıyorum.
Ey Vatikan(Vatikan, İtalya'nın Roma şehrinde bulunan, Hıristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan devlet) , ey Suudi Arabistan savaşlar olmasın diye neredeydiniz.
...
Emperyalizm ülkelerdeki diktatörleri şu veya bu nedenle ortaya çıkarıyor.
Sonra gün geldiğinde onları işbaşından alıyordu.
Diktatörler kan, zulüm içinde örneğin Filipin’lerde, örneğin Şili’de, örneğin İspanya’da işlevlerini yerine getiriyorlardı.
Emperyalizmin şişkin midesini doyuruyorlar.
O doydukça azgınlaşıyor du.
Doydukça işkembesi büyüyen büyüdükçe dünya halklarının ürettiklerini belirleyen bir yapıya da gidiyordu.
Silah üretiyor.
Sınırları belirleyen yönetimlere satıyor.
Bir tarafa satıyor, diğer tarafı kızdırıyor.
Bak diyor diğer taraf senden daha güçlü silahlara sahip sen güçsüzsün.
O ülkenin basınına el altından bilgiler veriliyor.
Böylece ülkeler karşılıklı silahlanma yarışına gidiyorlardı.
Doluyordu kasaları, doluyordu bankaları.
Dünyanın altınlarını kasalarına yerleştiriyorlar.
Ülkelere kâğıttan alışverişi öngörüyorlardı.
Savaşların galibi olmuyor, ülkelerin düşmanlıkları artırıyor.
Tarih sevgi ile hoşgörü ile huzur ile yazılması gerekirken, kan gözyaşı ile yazılıyordu.
Ama emperyalistlerin kasaları dolsun du.
Emperyalistler böylece dünya halklarının gözü ününde dünya halklarını birbirine düşürüyordu.
...
En son örneği.
Domuz gribi.
Nasıl çıktığı belirsiz.
Ama yoksul kitlelerin daha fazla etkileneceği belli.
Ölüm yoksullara yazılıyordu.
Düşkün kitlelerin daha fazla yok olacağı kesin.
Yani yaşlıların, bebelerin, cephedeki askerlerin, kışladaki askerlerin, yatılı okulda okuyanların, hatta yarın stadyumdakilerin.
Evet, bu hastalık çıkıyor.
Hastalığa karşı korunması için de yine emperyalist ülkelerde aşılar üretiliyor du.
Diğer ülkelerin o anlı şanlı ülkelerin ilaç sanayileri yoktur.
Kendi halklarını salgınlara hastalıklara koruyacak panzehirleri üretemezler.
Ülkelerine emperyalist ülkelerin ilaç şirketlerinin ürettikleri domuz gribi aşısını getiriyorlar.
Milyon dolarlar kasalara akıyordu.
Nerede ise aşıları ithal eden azgelişmiş ülkeler, bütün yurttaşlarını aşılayacaklardır.
Emperyalizm tehlikenin boyutlarını kendi ülkesinde yirmi dört saat yayınla bildiriyor du.
Azgelişmiş ülkelerde basın, görsel medya kumar, dansöz programlarıyla oyalanıyordu.

...

Halklar yoksullaştıkça, emperyalizmin acımasızlığı artıyordu.
İştahının fazlalığından ruhunu yitiriyor.
Sadece kendi hastalıklı bedenini yaşatmak için dünyaya bu hastalığı yayıyor du.
Daha fazla tüketeyim derken dünya ahlaki değerlerini tüketiyordu.
Dünyanın bir kısmı açlıkla erkenden ölüme gönderiliyordu.
Batı basınında bu aç insanların görüntüleri Nobel, Pulitzer(Pulitzer Ödülü New York şehrinde, Columbia Üniversitesi tarafından gazetecilik, edebiyat ve müzik gibi alanlarda verilen prestijli bir ödüldür) gibi ödüllerle ödüllendiriliyordu.
İnsani yardım programları adı altında yardımlarla günahlarını azaltmaya çalışıyordu emperyalistler.
Bir yanda israfın en vahşi en aşağılık biçimi yaşanıyordu.
Hanımefendi denilen kadınlara binlerce yoksulun karnını doyuracak kadar ederde takılar takılıyor.
Diğer yandan bu kadınlar şalvarlarını giyerek yardım kampanyaları başlatıyorlardı.
Üzül ey insanlık üzül.
Hiçbir zaman bu kadar aptal yerine konmadın.
Kahrol ey insanlık kahrol.
Sen hiç bir zaman bu kadar kahrolmadın.
Ey Vatikan nerdesin
Bu kadar derin çelişkileri olan zamanda söylevlerin nerede.
Ey Mekke(Mekke, Arap Yarımadası'nda Hicaz eyaletinin başkenti, Suudi Arabistan'ın en büyük şehri, İslam dini bu şehri kutsal kabul etmektedir ve 'Şehirlerin Anası' diye nitelemektedir.) neredesin bu kadar İslam’a aykırı yaşam biçiminde söylevin nerde.
...
Halklar domuz gribi ile savaşlar ile doğal afetler ile savaşa terk edilmişken onları bu tür durumlardan kurtaracak olan yöneticiler ise değişmiyor bu olumsuzluklardan etkilenmiyordu.

İlhami Şenol
Kayıt Tarihi : 3.9.2009 01:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Şenol