Neredesin bordo dağların maviye çalan yüzü
Neredesin engebeli yolların düzü
Çık gel bulutlu duvarlar arkasından
Bir peri gibi odanın büyülü lambasından...
Çünkü parlaklığın engellemekte göğüs kafesimi
O da engelliyor kesik nefesimi
Tekrar soruyorum neredesin?
Güneşin eskittiği ahşap bir evde mi?
Yoksa yağmurların taşırdığı o iğrenç şehrin bir sokağında mı?
Sadece gel diyorum, gel sar iyileşmiş yaramı
Laf anlatamıyorum artık bana
Bazen de kuşlar konuyor şu kırık cama
Seni merak ediyorlar anlıyorum gözlerinden
Sonra uçup gidiyorlar seni ilk kez gördüğüm penceremden
Bir de dün seni sordu çürümüş bir tahta parçası
Yanıtladı şiirimin bir mısrası:
-Sus, o da bilmiyor.
Neden beni mahçup ediyorsun bir tahtaya
Bir haber gelir mi senden haftaya?
Ama yanılırım kesin
Neyse hiç düşünmemiş olayım, bitsin
Anlayacağın gel, seni bekliyor bütün mahlukat
Ondandır adına yazılan bu malumat
Gel kabuslarımdaki derin ferahlık
Gel pencere önündeki kuşların sevgilisi
Gelmedin biliyorum bu sabahlık
Gel bütün dünya bekliyor seni...
Kayıt Tarihi : 4.5.2014 20:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!