Nerden Bileceksin Şiiri - Nejla Turan

Nejla Turan
26

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Nerden Bileceksin

zindan misali hayatta,
hapis gecelere mahkûm olmayı
nerden bileceksin...

nerden bileceksin, müebbet sevdanın,
hücre duvarlarını...
tavan çatlağından sızan küçük ışık,
umudun kelepçesine anahtar.
nerden bileceksin, kilitli yüreğin ağırlığını...

sessizliğin gardiyanı olmuş zaman,
sayıklar her gece ismimi ranzamın tahtasında.
nefes bile izinle alınır burada,
sevda ise yasaktır, duvarlara kazınır adınla.

çürür umut paslı demirlerde,
gözyaşı rütbesiz bir mahkûm gibi akar.
her sabah, özgürlüğün kokusunu duyarım
ama ellerim zincire alışmış artık.

nerden bileceksin, suskunluğun cezasını,
her nefeste seni düşünmenin hükmünü...
zaman geçmez burada, sadece birikir,
ve ben her gün biraz daha
sana müebbet kalırım...

bir kuş konar parmaklıklarıma bazen,
korkar, ürker, uçar —
bense onun kanadında görürüm seni,
gidişini değil, dönüşünü hayâl ederim.

duvar diplerinde çiçek açmaz,
ama ben her gece toprağa dua ekerim,
belki bir sabah, senin sesin filiz verir diye.

anahtar deliklerinden sızan ışık,
yüreğime düşen en uzun gün gibi,
umutla doğar, hüzünle batar.

nerden bileceksin,
bir sevgiyi beklemenin kaç ömür ettiğini...
her saniye, ayrı bir yargı günü,
her suskunluk, yeni bir ceza.

ve ben —
affedilmeden sevmenin
en uzun müebbetini çekiyorum burada...

duvarlar susar, ben de susarım,
kelimeler düşer, sesler ölür,
yalnız kalır yankımın gölgesi —
nerden bileceksin,
bir kalbin sustuğunu...
nerden bileceksin...
Nejla Turan

Nejla Turan
Kayıt Tarihi : 6.11.2025 23:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    gözlerimin içine bakıp,
    /senbensin/bensenim/ ve
    gözlerinde;
    evet ben varım demiştin…,
    değil yarınlara,
    değil geçmişe,
    o zamana bile bakamıyordum ki o esnada ben,
    belki;
    mazînin nerede kaldığını arıyordum…,

    rüyalarımı hatırlayamadım hiç bunca yaş,
    o güzün kışa meyyal öğle vaktinin,
    orta mescidli vuslatındaysa
    göreli beri secdeni,
    uykum dışında hep rüyadayım…,
    ve artık benim de uzun uzun anlatacak,
    fezanın incisi bir süreyya rüyam var;
    ama sakla beni dedin,
    tanınmaktan hazzetmez
    tevazû ehli üstadım…,

    ve aşk;
    merhametinden sevgiye büründü zamanla,
    ardında bin bir renk cümbüşü ve
    solar döngü izi bırakarak yadigâr…,
    çileyi ve hasreti
    sevgiye emanet edip,
    cellat olmak yerine hayata,
    hayat verdi, bir fakir cömertliğiyle,
    ölmüşlüğünden habersiz dirilere…,

    ve barıştı aşk küslükleriyle,
    taşkınlıkların yerini aldı delişmen duyuşlar,
    kıyametleri koparan uğultusuyla,
    arsız dünyanın bütün inlerine kadar çağlarken,
    bir duru dağ çeşmesi olup,
    hayata karışmak istedi ve
    bilirsin işte sonrasında,
    zakîrle/şakîrin halini…,
    ki,
    yaralı insanlar
    hemen tanır birbirini bilirsin,
    kabuklara aşina kabukları zira…,
    ah;

    püskül püskül saçaklarını
    bulutlar arasında yolan,
    bir uçurtmayım bugün gece/de yine
    ve o garipliği bilinmez
    gûrebadanım…,

    kanıyorum heceleyerek adını,
    süklüm püklüm saklanıyor yalandan tebessüm
    yüzümün gergefine,
    rengi turuncuya çalan gül nakışlı
    ilk muhabbet ikramını,
    kitliyorum birbirine kirpiklerimde sımsıkı...,
    hem kaçamak bir gülüşüm,
    ve hem ağlıyor yastığımda bir külçe,
    kesik kesik ve yutkunarak
    hıç/kırık/sız…,

    belki, yalnız bir sokak lambasıyım,
    ve acizim aydınlatmaktan karanlığımı…,
    belki, başı olmayan bir duvarım ve,
    illegal asılmış afişleri söküyorum üzerimden…,
    diyorum ya, alnını duvara dayamış,
    yalnız bir sokak lambasıyım belki...,
    ah;

    bir körpenin peçeli yüzü kadar saklı bir hüzünle,
    dikine dikine gidiyorum yüreğimin
    ve çağın çöplük kalbine tahammül harcım değil…,
    gel gör ki,
    hale bakar mısın dediğim şu hale isyana ve
    ayaklanmaya hazırlıklaraysa
    dermansızım…,
    ama işte düşüyor umutvar bir gül yaprağı daha
    ılık bir mevsime akisler çizerek...,
    ah;

    mecbur muyum dalgın olmaya uzaklara
    ve bu kadar hatırlamaya seni ya hû;
    uzat yanağıma şifacı ellerinin
    helal kazançlı tuzunu hekimim ki,
    aksın gözlerimin öfkesi
    taş bağrıma…,

    kadim zamanlar ertesi dünyada,
    kimse ağlayamazken artık ölülerine dahi,
    beni her andığında de ki,
    gözyaşı koleksiyoncusu
    adıma,

    ki yaralılar daima çabuk kanar masallara bilirsin…,
    yalnızca ehline âyân sohbetimizin
    efsunlu kodlarını çözme peşindeyken,
    destursuzca turkuaz halılar seriyorum yollarına,
    kabuk bağlamış yol ayrımlarında,
    ah;

    Cevap Yaz
    Nejla Turan

    Kaleminiz var olsun

TÜM YORUMLAR (2)