Ben bu satırları yazarken sen neler yapıyorsun kim bilir, Nena. Ben bu mektubu yazarken sen zaten çok uzaklardasın, her gün biraz daha uzaksın. Hayatla oyalanıyorsun muhtemelen durmadan. Her sabah tüketilmek üzere seni bekleyen yeni günle kucaklaşıyorsun. Belki sen de benim gibi uzun zamandır kahvaltı yapamıyorsun. Uyanınca ağzında acı bir tat , gözlerinde hatırlayamadığın rüyalarla üzerinde kalmış geceyi atlatmaya çalışıyorsun. Yeni insanlar tanıyorsun, kendini tanıtıyorsun onlara.Kim bilir.. Kim bilir bilmiyorum ama bilememek boğuyor beni. Bu sana son mektubum. Sensiz , seninle son muhabbetim. Yazamadıklarımı mazur görürsek, Sana yazabileceğim son satırlarım. Artık hiçbir kağıt uğruna harcanmayacak, hiçbir cümlede adın geçmeyecek. Baktığım yüzlerde görmeyeceğim seni ya da seni gördüğüm yüzlere bakmayacağım. Niye diye sorarsan ,anladım artık , öyle bir kuyuya düştüm ki, kimse çekip çıkaramaz beni oradan. Oysa o kadar isterdim ki merhamet sahibi bir elin ben daha demeden gelip uzanmasını. Uzanmayacak biliyorum. Umut ile aram açılalı çok oldu. Çünkü başka türlü yapamıyorum, umut etmek incitti en çok beni. En çok o inandırdı, en çok o bıraktı yüzüstü. Yok yok , nefret filan değil bu şey. Aksine bir şey. Yapamıyorum ama nefret edebilmeyi isterdim. Bana paçavra gibi muamele eden, sanki duygusuz bir taşmışım gibi davranan herkesten nefret edebilmek isterdim. Belki öylesi daha huzurludur, öylesi daha adil , daha merhametlidir. Yediremiyorum birçok olanı biteni kendime. Seni ilk günkü gibi sevmeyi yediremiyorum örneğin . Bensiz de olsa mutlu olmanı istememi yediremiyorum, sana dua etmeyi yediremiyorum. Sevmek istemiyorum ama sevmeden duramıyorum. Git istiyorum, hiç olmamış ol istiyorum. Çünkü başka türlü yapamıyorum. Yapıyorum zannediyorlar ama yapamıyorum. Bu nasıl bir büyüyse bozulsun istiyorum. Üzerime sinen bu karanlık artık bitsin istiyorum. Kalbimin orta yerinde bir boğulma hissiyle zoraki yaşamak istemiyorum. Sana öylesine kırgınım ki , sana öylesine yaralıyım, sana öylesine paramparçayım ki anlatamam. Hem anlatabilsem ne değişirdi ki . Ama sen yine de kırılma en olmazlarından böyle. Ben ne kadar doğruyu yapmaya çalışsam da olmuyor bir türlü biliyor musun . Hep yanlış ve hiç istemediğim şeyler yaptırıyorsunuz bana. İnan iliklerime kadar istemiyorum ama yaptırıyorsunuz. Yetemiyorum kimseye , kimse de bana yetmiyor. Artık öyle yabancıyım ki herkese. Aileme , arkadaşlarıma hatta kendime. Sanki birisi kalbimi alıp bir kara kutuya hapsetti , anahtarını da denize attı. Ben yüzme de bilmiyorum oysa. Eskiden her şeyi yüzümde yaşardım. Öfkeyi, sevgiyi , kırgınlığı. Yüzümden okunurdu kimliğim. Geçenlerde birisi geldi , ‘ yok ya iyisin atlattın , ilk zamanlarki gibi değilsin‘ dedi. Nasıl kahroldum bilsem. Demek artık gizleyebilecek kadar hakimim yüzüme, mimiklerime. Şşşşş, aramızda kalsın , onlara söyleme. Tam da ilk günkü gibiyim Nena. Öylesine berbat , öylesine yılgın , öylesine yoksun. Bilmesinler , ne oldu diye sormasınlar diye zoraki gülmeler edindim. Bol keseden atıyorum kahkahaları. Çünkü her soruda her şeyi kendi içimde en baştan yaşamak istemiyorum. Tek bir şey bile düşünmeden, tek bir soluk alayım istiyorum. Canım Nena ben anladım artık , o gemi gelmeyecek. Gelse bile, benim için olmayacak. Olsa bile almayacaklar içeri beni. Eksik bulacaklar, yarım diyecekler. Ama ben de şimdi Beklemekten yoruldum, kendime yalanlar söylemekten yoruldum, afaki sözlerle kendimi teselli etmekten yoruldum, rol yapmaktan yoruldum, dayanmaktan yoruldum.Ölüler konuşmaz Nena. Artık tüm duygularımın seri katiliyim ben. Hükmüm ezelden verilmiş , idam mangama yalnızlık yazılmış, şimdi farkına varıyorum. Seni sadık yalnızlığımla , papatyalarla, kar çiçekleriyle uğurluyorum. Yine de , sende de ne yapsan adını koymadığın bir sancılı yalnızlık, bir çaresiz bir başınalık peyda olursa, iki çay söyle bize. Kalbinden, ellerinden, gözlerinden.
Yunus ÇimenKayıt Tarihi : 7.9.2022 23:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!