Nemrut’ta Gün Batımı
Sonbaharın ortasında yazdan kalma bir gün. Toprağın kokusuna karışıyor pamuk tarlalarındaki pamuk kokusu. Adıyaman’dan Kâhta’ya geçerken heybetini hissettiğim nemrut karşımda. Karakuş tümülüsüne ulaşıyoruz. Nemrutta gün batımını kaçırmamak için. Kısaca öyküsünü dinliyoruz Süha rehberden.
Arabanın camından Mezopotamya üzerindeki uçsuz bucaksız topraklara bakarken nemruta ulaşmanın heyecanından yüreğim sıkışıyordu. Eteklerine geldiğimizde güneş güne vedaya hazırlanıyordu. Gözlerimin sana duyduğu özlem sona erecekti. Ömrümün bir saatlik bölümünü seninle geçirmenin heyecanını yaşıyordum. Doğu terasına tırmanan taş yoldan koşar adımlarla çıkarken rüzgârın sert vuruşlarına aldırmıyordum.
Zirve yaklaştığım her adımda sert nefesinle savruluyor nefesim biraz heyecan birazda senin rüzgârınla tıkanıyordu. Duruyordun bazen ‘’haydi nefes al ‘’ der gibi. o zaman biraz daha umutla tırmanıyordum. Rüzgarın güneşin son ışılarıyla yüzümü yaksa da doğu terasına ulaşmak zor olmadı..
Akşamın ayazı yavaş yavaş bedenimizi üşütmeye başladığında mutluluktan hiçbir şeyi hissetmiyordum. Heykellerin ihtişamı, doğaüstü güçlerle yapılanması ve hala günümüze kadar yaşıyor olarak gelmesi yaşanan zorluğa rağmen değiyordu. Tarihi yerinde görmek.
Batı terasına geldiğimizde, kızıl ve sarının tonlarına sarılmış battaniye gibi saran melankolik hale bürünürüyoruz. Fotoğraflardaki gördüğümüz heykellerin yanında bulunmak ve onlarla kaç bin yıldır her gün batımında yaşanan seremoniyi bu kez de birlikte yaşamanın hazzını yaşıyorum.
Batı cephesindeki manzara, hayatın içinde beklenmedik olayların küçük detayları bir sözle değişebilen zamanda onca yıla rağmen yapıtların hala yaşıyor olması inanılmazdı.
Gün, uzun gölgelerini kızıllığın ile yamaçlarına bırakırken; hayatta bir resme, bir filme bakar gibi bakıyordum. Bir şarkıyı dinler gibi ufka döndüm. Günün telaşını yaşarken farkına varmadan kaçırdığım anları yakalamaya çalışıyordum. Kelimelerin kuytusunda, hüzünleri ayrılıkları yalnızlıkları ve duygu bocalamalarını yaşadım.
Kızılın en güzeliydi gözlerinden düşen. Bir sevgiliye kısa bir vedaydı sanki. Sabaha görüşürüz der gibiydi. Son ışıklarını bırakırken her yüreğe farklı sözler fısıldıyordun. İnsanı alıp götüren rüzgârının fısıldadığı melodilerde. Ruhu iyileştiren duygular bırakarak.
Her ne kadar çakıllarına benzese de hayat, yürürken canımızı acıtsa da, rüzgarın yüzüme tokat gibi çarpsa da, ayazın yüzümüzü yaksa da; güne merhaba ve elveda diyen görüntünü izlemek, yaşamak, iliklerinin her bir hücresine kadar hissetmek.
Güneşin kızıl saçlarının üzerine son fırçalarını vururken. En özel imzasını atıyordu bedenlerimize. Rüzgarın uğultusunda aşk ninnisini fısıldıyordu kulaklarımıza. Tüm içtenliği ile sarıp sarmalayıp koynunda uyutuyordu.
Hayatın içindeki gerçek sahnelerle görüntüleri örtüştürerek…
Nemrut..
19.10.2011
Kayıt Tarihi : 25.10.2011 14:17:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fatma Avcı 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/10/25/nemrut-ta-gun-batimi.jpg)
İçtenlikle kutluyorum...
TÜM YORUMLAR (1)