Saymadım...
On yıl mı, onbeş mi..
Sahi kaç yıl oldu, görüşmeyeli?
Küsmüşsün aynalara ben görmeyeli..
Söyle canım, söyle bu kadar kötü mü dünya!
Ne kaldı şunun şurasında,
Zaten hafif bir uyku değil midir?
Bir ölüm...
Bir mevsim..
Bir seçim....
Belki seviyorum sabah güneşini,
Belki...
Ölü bir gecenin yalan gülümseyişini..
Belki de varoluşun kaynağı olan..
Uzak geçmişimizi...
Kayıp geceleri..
Ve belki de, şafakla uyanan,
Altın topun sararan yüzünü.
İşte, uzun bir hikayenin dağılan parçaları,
İşte, dört nehrin hazin öyküsü..
Biri gitti, sustu biri..
Üç kaldı, üç yorgun gemi..
Ayrılmaz dörtlü sanırdık kendimizi.
Bir gülüp bir ağlardık,
Ölü gecelere...
Dayanmak çok güç..
Bedeli, birkaç damla gözyaşı.
Sabır taşıydı üçüncü nehir.
Sabrı vurdu beni,
Satırlar vurdu beni..
Sustu üçüncü nehir..
Sustu güneş yanığı eller.
Sustu İstanbul'un saklı sokaklarında,
Tüm şehir..
Sıra sana da gelecek, bana da..
Gökyüzü solacak birgün.
Kış otları gibi, dün, bugün...
Yürüyecek ve düşecek...
Susacak zamanı geldiğinde, belki yarın.
Susacak yarım kalan umutlar...
Nehirler de susacak..
Kayıt Tarihi : 22.11.2005 14:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Önder Oktay
Tebrikler, saygıdeğer hocam!
Ne kadar çok yönlü, ne kadar dolu bir şiir...
Bu şiiri yorumlamak o kadar da kolay değil doğrusu.
Gönülden kutlar,saygılar sunarım.
Mehmet Kıyak
mutlaka beni oku diyecektir gözlerime.
nehirler sussun ama kaleminiz hep yazsın emi...
yüreğinize sağlık..
selamlar..
TÜM YORUMLAR (24)