yeşil suların dut ağaçları
yaşam verir zamana
örülür kozasında ipekler
ipekler çeyiz olur narin ellerde
cumbalı konaklarda gergef işler
gergeflerde dert işler, düş işler
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Tebrikler
Güzel şiirdi yüreğinize sagkik
Çok güzel şiir. Teşekkürler
yaşıl suların tut ağacları
yaşam verer zamana
qozasında ipekler hörüler
ipekler cehiz olar narın ellerde
balkonlu malikanelerde tikme işler
tikmelerde derdni, xeyalını işler
nehir gözlü gelinler
gah durğun axar
bereketiyle güldürer bağbanı
gah coşar
bağ uralanar, bağban ağlar
ay düşende zümrüd nehre
Ferhadın feryadının eks-sedasıdır
bir gitaranın tellerindeki
gün üfüqü boyarken
qızılı renge
döner zümrüd sular
Şirinin siluetine
qaranquşlar den gezer sakit sularda
secdeye geler ağaclar
hemd eder yaradana
illerdir bereket töküler
sessizce yaşlı dolablardan
bilinmez neçe sivilizasiyaya şahidlik etdi
mirvari boyunbağılar
sekdirir daşları neşeyle uşaqlar
tor atar duayla balıqçılar
bir gelin tacı kimi süsler
sahillerini ulu çinarlar
atların nal seslerinde qamçılar şaqqldar
illerin ötesine götürer
faytonlardan yükselen qəhqəhələr
bir keçmişdir
sahil mülklerinde o möhteşem mehebbetler
her şeye reğmen bir türkü kimi axar
axar, geder Yaşıl irmaq...
Tebrikler, Hasan bey, şiiriniz güne yakışmış
Hasan Buldu Ağabey'in şiirlerinde yılların tecrübesinden damıtılmış sabır, sükut, yalınlık ve duruluk var.Kolay gibi söylenen sade sözün derinliği var.Edebiyatın birçok türünde eserler veren Hasan Ağabey, şiir dahil birçok türde 'giriş-gelişme-sonuç' unsurlarına ister istemez bağlı kalıyor.Örneğin bu şiirinde gergef işleyen gelinlerin ellerindeki ipliğin macerası, iki bent boyunca dut yaprağından başlanarak anlatılmış:
'Nehir Gözlü Gelinler
yeşil suların dut ağaçları
yaşam verir zamana
örülür kozasında ipekler
ipekler çeyiz olur narin ellerde
cumbalı konaklarda gergef işler
gergeflerde dert işler, düş işler
nehir gözlü gelinler'
Şair, bir yandan dut yaprağının sabırla ipeğe dönüşümünü anlatırken, saniyelik bir hokus pokusla da 'nehir gözlü kadınlardan' benzetmesinden ters parendeyle bizleri Yeşilırmak'ın kenarına bir serinliğe bırakıyor:
'kah durgun akar
bereketiyle güldürür bağbanı
kah coşar
bağ yıkılır, bağban ağlar'
Tam ırmak kenarında dinleneceğimizi sanırken bu defa da Ferhat'ın külüngünden sıçrayan çıngıları nehrin gecesinde yakamoza dönüştürür:
'ay düşende zümrüt nehre
Ferhatın çığlıkları yankılanır '
Ardından alır gitarını ve çekilir nehrin kıyısına:
'bir gitarın tellerinde
gün boyarken ufku
erguvan rengine
dönüşür zümrüt sular
Şirinin silüetine'
(Gerçi burada hafiften bir zaman sorunsalı yaşamış, kırlangıçlar kaşamüstü avlanır zira.)
'avlanır kırlangıçlar dingin sularda'
İlahi aşkı kendi içinde yaşar şair:
'secdeye varır ağaçlar
hamdeder yaradana'
Baba bunlarla da yetinmez, tarihin karanlık labirentlerine de şöyle bir selam sarkıtmalı di mi ya :))
'yıllardır bereket döker
sessizce yaşlı dolaplar
bilinmez kaç uygarlığa tanıklık etti inci gerdanlıklar'
Yeniden şimdiki zamana dönüp gündelik mutlulukları resmeden bir ressam dikkatiyle mutluluk kareleri çizer:
'sektirir taşları neşeyle çocuklar
atar oltasını duayla balıkçılar
bir gelin tacı gibi süsler
kıyılarını ulu çınarlar'
Sonra gençliğindeki Amasya'yı, belki de onulmaz aşklarını hatırlar koca çınar...
'atların nal seslerinde kamçılar şaklar
götürür yıllar ötesine
faytonlardan yükselen kahkahalar
bir mazidir şimdi
yalılarda yaşanan o görkemli aşklar'
Ah.. ah.. çekip geçip giden ömre rağmen hayatın yine de güzel olduğunu söyler bize...
'her şeye rağmen bir türkü gibi akar
akar, gider Yeşilırmak...'
Kısacası Hasan Buldu tanımaktan onur duyduğum ender insanlardan ve gerçek Atatürkçülerden biri...Şiir miir bir yana telefondaki sesinin sıcaklığı bile gerçek dostlara ne kadar susadığımızın bir nişanesiydi.
Allah'tan uzun ömür diliyorum ustam, ellerinden öpüyorum, kutluyorum güzel insan kutluyorum...
değerli üstadı en kalbi duygularımla kutluyorum,güzel bir anlatımla amasyanın dününü ve dahi bugününü sentezleyerek özetlemiş.eyvallah
Şiirimi, Günün Şiiri seçen Seçki kurulu'na, yorumlarını ve puanlarını esirgemeyen, değerli şair arkadaşlara teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Sevgi ve saygılarımla.
yaşadığı mekanlar da etkiler şairleri...evi,köyü,kenti,dağı,bostanı,tarlası,harmanı vs...işte bu düşünceye kapı açan güzel bir şiir...hem de içinden Yeşilırmak,Yeşilırmak da gelinlerin gözünden geçmiş...geçer mi ırmaklar,kadınların gözünden!.geçer elbet!.onu geçirenleri sorgulamak gerekir bence ki;benim nehrim de evimin içinden geçer efendim:))her odası baraj!:)))hem de dört tane!.dört tane Ağlagöz barajı!:))
kutluyorum sevgili Buldu..selam ve sevgiyle...
Yeşilırmak’ın rengi gelinlerin gözlerine vurmuş sanki. İlk bakışta pastoral bir şiir izlenimi bırakmasına karşın insan unsurunu başarıyla temaya eklemiş şair. Ve hatta gelinleriyle, Ferhat ve Şirinle, çocukları, balıkçıları, faytonlarda neşe içinde dolaşan insanlarıyla bu unsuru hâkim kılıyor. Antik çağdan söz etmese bile, geniş bir zamanı kapsayarak ve bir anlamda şiiri evrenselleştirerek, ister istemez Strabon’un İris’inden bu yana uzun bir gezintiye çıkarıyor insanı...
Tebriklerimle…
Yeşilırmak ve nehir gözlü gelinler bağdaştırması çok hoştu. Faytonlar çocukluğumdan kalma anılardan oldu artık. Şiiri okurken yağmur sesine benzeyen nal seslerini duydum, hani postanenin olduğu cadde, ırmak kenarı canlandı gözümde. Uzak ve ulaşılmaz bir hayal gibi ama ne tuhaf bir o kadar da canlı...Faytonlar oradan geçerdi... Sonra, ırmak ve şiir boyunca, dut ağaçları, cumbalı konaklar, Ferhat'ın çığlığı, çocuklar ve onlardan biri(ben ırmağın kızı), hepsini gördüm... Güne düşen şiir benim için de oldukça anlamlıydı. Tebrik ederim şair.
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta