zamanın aktığı nehrin kıyısında
oturmuş yalnızlığını soyunuyordu
gece kurduğu düşler
sabah nasıl yüz değiştiriyorsa
soyunduğu yalnızlığından arta kalan
çıplaklığı da öyle değişiyordu
ve değiştikçe
kalabalıklaşıyordu
kendi olamadığı zamanlarla
cebelleşirken
çıkardığı her bir maskenin altından
yenileri beliriveriyordu
sessiz çığlıklar atıyordu ruhu
'bu ne karmaşa' diye haykırırcasına
ve küfredercesine
-neye küfrettiğini bilmeden-
düş kırıklıkları fırlatıyordu
zamanın aktığı nehre...
sonsuzluktan
yine sonsuzluğa akan bir nehir
ve başında otururken
bir zaman binip gideceği
kayığı düşündü
hayır! hayır!
bu bir kayık olmamalı
daha şatafatlı bir gidiş hayal etti
gemi dedi kendi kendine
yat dedi
ve gelen ilk sala bindi gitti...
soyunduğu yalnızlığı ve
bıraktığı maskeleri baki kaldı
bir de
mezarı başında kuru kalabalık
o kalabalık ki
bıraktığı maskeleri takıp ağlarken
o el sallıyordu diktiği akasya fidanına...
o uzaklaştı
akasya büyüdü
nehir durmadan aktı
ve o nehrin kıyısında
niceleri gemi bekledi
hepsi de bir sala bindi gitti...
şimdi
baharla sevişircesine açan akasya
gidenlere el sallıyor
köklerinde
binlerce yarım kalmışlığın burukluğu
dallarında
tersine akacak bir nehrin
geri getireceği salın umudu...
Kayıt Tarihi : 19.4.2009 15:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)