Nefs-i Emmare Şiiri - Fatih Lütfü Aydın

Fatih Lütfü Aydın
299

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Nefs-i Emmare

Tin Suresi ayet 5, bahseder esfel-i safilinden.
O düşüklerin en düşüğü, aşağıların en aşağısı,
Bu bizim zayıf, çaresiz beden.
Odur hakiki ayrılığa, derde neden.

Beden zayıf, çaresizdir ama,
Tarık Suresi 4. ayetteki koruyucu,
Korur seni, değilse kalp gözün âmâ.
Tarık, haksız nefsi arzuları terk eden,
Bağımsız, özgür yaşayan, nefs-i emmareden.

Geldik nefs-i emmareye,
Kur’an’ daki esas gayeye.
Nefs-i emmareyle güreşi öğretir, gerçek tarikat.
Bıraktırmaz o, nefsi emmarede, şeytanda takat.

Nefsi emmare içimizdeki şeytan*,
Irza geç, çal çırp der, durmadan.
Allah aşkıyla çarpışmalı,
Kurtulmak için ondan.

İçimizdeki Şeytan,
Aklımızı işletip,
Kurtulmalıyız ondan.

Nefsin emredici hali, özelliği nefsi emmare.
Odur ulaştırmayan Hakiki Yâre.
Durmadan der, çal, çırp, ırza geç, öldür.
Helalden, azlardan uzaklaştıkça, çıkar sesi hep gür.

Geliyor yeni bir yılbaşı.
Ağrıtmayalım sabaha mideyi, başı.
Nefs-i emmare, Yusuf Suresi ayet 53
Esnersen, gevşersen ona karşı koymak güç.

Nefs-i emmare kötülük emreden nefs, benlik.
Azıcık keyif, sonrası şeytana şenlik.
Yapışır masiva, esfel-i safilin ruhuna,
Ulaşamazsın ruhsal derinliğe, sılana, ilahi yurduna.

Eski Araplar kana nefs derlermiş.*1
Azlarla kanı inceltirsen, olabilirsin ermiş.
Nefis fiziki bünyede bulunan ruhtur.
Bedene nüfuz eder, yapışır durur.

Nefis 7 aşama arz eder.
7. de biter dünya denen keder.
Emmare, levvame, mülhime, mutmainne, râziye, marziye ve kâmile.
Bakara Suresi 249. ayetteki ırmaktan yetin, bir avuç ile.

Bence malum sıvının sembolüdür bu ırmak.
Sıhhat, afiyet verseydi fazlası,
Konulur muydu bir avuçtan fazlasına yasak?
Ayıp diye bu sembolü açmazsak.
Esas ayıp o zaman olur,
Kendi kendine tatminle,
Kendini yiyip bitirene acımazsak.

Nur Suresi ayet 35
Sembol olarak çam zeytine eş.
Araf Suresi 56. ayet.
Işığa, nura der, Allah’tan rahmet.
O çam ağacının ışığı sönük olanısın.
Nefsini terbiye et de, sende de lamba yansın.

Işık, nur, çerağı, lamba, şamdan ve kandil.
Hepsi rahmete semboldür, böyle bil.

Müzemmil Suresi ayet 20,
“öz benliğiniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin,
Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük
olarak bulacaksınız.
Bakara Suresi ayet 255, Ayet el Kürsi.
“O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada
bıraktıklarını da! ...”
Kıyamet Suresi ayet 13,
“Haber verilir insana o gün önden gönderdiği de arkaya bıraktığı da.”
Müdessir Suresi ayet 38,
Her benlik öz kazancının bir karşılığıdır.

Öz kazanç salih ameldir.
Önden salih amel gitmezse, benlik hep rehindir.
Ölmeden önce yani önden gönder öz kazancını,
Böylece dindirirsin inşallah cehennem sancını.

Bakara Suresi ayet 62, Maide Suresi ayet 69
Cennetle müjdelenenlere rahmet sonsuz.
Allah’a (şirksiz) *2 iman,
Âhirete iman,
Barışa yönelik hizmetler sergilemek (Salih amel) .*3

Amele işçi amel iş.
Salih, işe yarar, elverişli, uygun, dindar.
Salih amel Allah’ın rızasına uygun iş.
Salah, rahatlık, barış, düzelme, iyileşme, iyilik,
Dine olan bağlılık.*4
Salah, salahiyet yani yetki.
Allah’a halife ol, salih amel et ki.

Salih iman sahibi kişi ve bu kişinin işlediği işler.
Salih sulh ve salah sahibi.
Salihler Allah’ımızın halifesi, dostu, habibi.
Rahmet yarışında göğüslemiş olanlar ipi.

Bakara Suresi ayet 30
Bozgunculuk edip, kan dökenlerden halife olmaz.
Bakara Suresi ayet 34
Daha önce meleklerden olan İblis,
Taşlananların yani şeytanların başı.
Halife olmayalım, salih olmayalım diye,
Başlattı bozgunculuğu, savaşı.

Salah bozgunculuğun, kötülüğün zıttı.
Salih olalım da bizim olsun halifelik tahtı.
Siyasi halifelik yani liderlik,
Devlet işinde; layıklıkla, liyakatla olur.
İlahi halifelik yani ermişlik,
Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat la olur.
Yani nefsi terbiyeyle, İblis’e tokatla olur.

Saygılar ve Sevgiler
24/12/2007

* İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali
allah rahmet eylesin.
*1 Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Kur’an’ın Temel Kavramları sh. 404
*2 Maide Suresi ayet 116
*3 Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Kur’an’daki İslam sh.367
*4 Osmanlıca Türkçe Sözlük Cihan Yayınları

Nefs-i Emmare şiirinin resimlisi için aşağıda ki bağlantıyı Google'a

kopyalayabilirsiniz. 31.12.2015 F.L.A.

Not: Yılbaşı kutlamasıyla ilgili olarak,

Yılbaşı eğlencesi ile ilgili olarak bildiklerimi paylaşmak istiyorum. Aşağıdaki 2 ayetten de anlaşılacağı üzere eğlenmek müslümanların da hakkıdır. Peki Kur'an'a göre bu eğlenmenin niteliği nasıl olmalıdır?

Deni yani rezilce yaşayış, insanın; kendi ruhu, bedeni ve düşüncesi de dahil olmak üzere yaratılmışa haksızlık içerecek her türlü yaşayışı Hz. Allah'ın rızasına aykırıdır.

Maruf ise Hz. Allah'ın rızasına uygun yaşayıştır.

Herkese de akıl, vicdan ve irade verildiğinden hangi yaşayışa uygun eğleneceğine de insanın kendisinin karar vermesi gerekir, bence. F.L.A.

A'RÂF

31. Yaşar Nuri Öztürk: Ey ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi

kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.

32. Yaşar Nuri Öztürk: De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı

rızıkları kim haram etmiş? " De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde

ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle

ayrıntılı kılıyoruz.

Ayrıca, Kur'an'a inananlar için Kur'an'ı, inanmayanlar için de Evrensel Ahlak ve Hukuk kurallarını terketmeden herkes her şeyi arzusuna bağlı olarak kutlayabilir. Bu adalet ve haklılık içeren bir durumdur, saygıyla karşılamak gerekir. Yukarıdaki 2 şeyi terketmeleri de kendilerini ilgilendirir. Fatih Lütfü Aydın.
31.12.2016

Hz. Allah'ımıza şükürler olsun ve hocamızdan Allah razı olsun.
Amel, amel, amel.
Amel ile gerçekleşir, emel.F.L.A.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK KUR’AN’IN TEMEL KAVRAMLARI AMEL MADDESİ’nden alıntıdır.
(aksiyon, iş ve değer üretmek, eylem, faaliyet, hareket)
"Aksiyonu varlığın sonsuzluğuna fırlatarak
oradan gelecek cevabı beklemek gerekir.
Aksiyon, sonsuzluğun bir çağrısı,
bir yankısıdır. Oradan gelir, oraya gider."
Maurice Blondel
Kur'an-ı Kerim'de en çok geçen kelimelerden biri olan amel
(çoğ. a'mâl), sözlük anlamıyla, niyetli davranış, hareket, iş, eylem
demektir.
Kur'an'da, amele yakın bir anlamda kullanılan fiil sözcüğü de
çok geçer. Ancak, her amel fiil olduğu halde, her fiil amel değildir.
Kur'an dilinin aşılmamış bilgini Râgıb el-Isfahanî (ölm.
502/1108) ünlü eseri el-Müfredât'ta bu noktaya değinirken, şöyle
diyor:
"Sadece kasıt ve niyete bağlı olan fiiller amel adını alır. Bu yüzdendir
ki, hayvana nispet edilen fiillerin hiçbirine amel denmez. İyi
veya kötü, sadece insanın maksatlı fiilleri ameldir."
Amel kelimesinin en ideal karşılıklarından biri de Fransızca'daki
aksiyon (action) sözcüğüdür. Ve aksiyon sözcüğünün Kur'ansal yapısını
en ideal biçimde anlatan filozof da Fransız filozofu Maurice
Blondel (ölm. 1949) olmuştur. Zaten onun felsefesinin adı da 'aksiyon
felsefesi'dir. Blondel'in aksiyon için söylediklerinin tümü,
Kur'an'ın amel kavramı için geçerlidir. Nitekim, Blondel'in aksiyon
için söylediklerinin aynını Isfahanlı Râgıb amel için söylemektedir.
Yani, her fiil ve hareket aksiyon değildir. Bir kere her harekette
irade yoktur; aksiyon ise bir iradenin ürünüdür ve buna bağlı olarak
yaratıcıdır.
AMEL 75
Kur'an'dan anlıyoruz ki, geleneksel dinin tekrarladığının aksine,
yalnız ibadetler değil, insanın, bir niyetin ürünü olan bütün
faaliyetleri ameldir.
Kur'an hemen her yerde, iman kelimesinin ardından amel kelimesini
vermekte ve böylece insanı başarı ve mutluluğa götürecek
imanın, amelle kucaklaşması gerektiğine dikkat çekmektedir.
Mülk suresi 2. ayete göre, hayat ve ölüm, insanın amelinin
sonuçlarını ölçmenin aracıdır. Bu demektir ki, hayat bir anlamda
ameller yekûnudur.
İnsanın sonsuz kurtuluşunu sağlayan üç temel unsurdan biri de
ameldir.
İnsanın karşılaştığı bütün sonuçlar, onun amelinin eseridir.
Hiçbir karanlık ve sıkıntı, hiçbir kahır ve zorluk insan elinin
ürünü olmadan ortaya çıkmaz. Allah, insanın kendi amelinin
karşılığı olmayan zorluk ve çileyi, insana musallat ederse, bu,
zulüm olur; oysaki Allah asla zulmetmez. (37/39; 41/46; 45/15)
Varlık ve oluş düzeninde işleyen temel ilke şudur:
"Kim bir zerre miktarı hayır işlese onun karşılığını ve kim de bir
zerre miktarı kötülük işlese onun karşılığını bulur." (Zilzal, 7-8)
Varlık ve oluş düzeninde ortaya konmuş bir amel asla sonuçsuz
bırakılamaz. Amel, kim tarafından nasıl inkâr edilirse edilsin,
kim tarafından nasıl örtülmek ve unutturulmak istenirse istensin
Yaratıcı onu mutlaka ortaya çıkarır ve ona bağlanan sonuçlan,
olması gereken yere koyar. Şöyle deniyor:
"Siz amel sergileyin; Allah, Resulü ve müminler onu göreceklerdir."
(Tevbe, 105) Lukman, 15-16. ayetler, amel konusunda belki
de en önemli ilkeyi veriyor:
"Şu bir gerçek ki, yapılan iyi veya kötü amel bir hardal tanesi kadar
olsa da, bir kayanın bağrında yahut göklerin derinliğinde veya yerkürenin
derinliklerinde saklansa Allah onu yine de ortaya çıkarır."
(Ayrıca bk. Kehf, 30)
insanın, hayat serüveninden hesaba çekileceği ahiret veya haşir
günü, bir anlamda amellerin bir döküm ve resmî geçit günüdür,
(2/134, 141; 3/30; 9/94, 105; 16/111; 36/54; 58/6-7; 66/7)
76 KUR'AN'IN TEMEL KAVRAMLARI
Son hesap günü, bütün amelleri eksiksiz ve katıksız kaydeden
evrensel kompütürün, bütün kayıtlarını ortaya döktüğü bir
gündür. O gün, insan adına bu kayıtlar konuşacaktır. (17/13¬
14; 45/29) Bu evrensel kompütür öylesine hassas ve titiz bir
'kitap'tır ki, küçük-büyük her ameli kayda geçirir. Kehf suresinin
şu ayetleri, hem bu hesabın ağırlığını hem de kıyamet ve
hasrın dehşetini göstermesi bakımından ürperticidir:
"O öyle bir gündür ki, biz onda dağlan yürütürüz de sen yeryüzünü
çırılçıplak ortaya çıkmış halde görürsün. Ve görürsün ki, biz bütün
insanları, bir tanesini bile unutup ihmal etmeden oraya toplamışızdır.
Onlar, senin rabbine saflar halinde arzedilirler. Onlara şöyle
denir: 'Andolsun ki, sizi ilk yarattığımız an gibi tekrar bize geldiniz.
Fakat siz, bugüne ilişkin vaadimiz asla yerine gelmeyecek sanmıştınız,
değil mi?' Ve kitap ortaya konur. Kötülükler sergilemiş olanların,
kitaptakiler yüzünden korkuyla titrediklerini göreceksin. Şöyle
diyeceklerdir: 'Eyvahlar olsun bize! Bu ne biçim kitap ki küçük büyük
demeden her şeyi kayda geçirmiş.' İşte onlar, işledikleri amelleri
böylece önlerine gelmiş olarak bulurlar. Senin rabbin hiç kimseye
zulmetmez." (Kehf, 47-49)
Amel, kalitesiyle de, amel sahiplerinin farklı derecelerini belirler.
Nimetlerin kalite ve dereceleri de amellere göre belirlenir.
(6/132; 46/19)
Yaratıcı düzen, amelin kötüsüne karşılık ceza olarak yalnız
yapılan kadarını veriyor. Fakat iyi amellerde durum değişiktir,
Kötüye, mislinden fazlasıyla karşılığı zulüm gören Kur'an, iyiye
fazlasıyla karşılık vermeyi bir rahmet, lütuf ve yücelik olarak görür.
Allah, rahmet ve ulûhiyetinin bir gereği olarak, kötü amellere
ancak hak ettikleri karşılığı verir, hatta bunların bile bir
kısmını affıyla silerken (bk. 42/30, 34) iyi amellere mukabelede
lütuf ve cömertliğini coşturarak, hak edilenden fazlasını verir.
(28/84; 34/37; 40/40)
İnsan, amel sayesinde yaratıcı faaliyete bizzat katılır ve kâinat bünyesinde
sürekli faaliyet gösteren bir 'benlik' olur. Çünkü yaratıcılık
ve yaratıcı, kendisini bir amel-proses (süreç) olarak ortaya
koymaktadır. Kur'an bu noktada Yaratıcı Kudret'in 'elleriyle iş
üretmesi'nden bahseder. (36/71) Bu anlamda insan, amel ile
küllî Benlik'in ve külli oluşun bir parçası haline gelir. Kur'an
bu inceliği ifadeye koyarken de Allah'ın bizim amellerimizi kuAUEL
77
sattığını, bizim amellerimizi de yarattığını beyan eder. (3/120;
4/108; 11/92; 37/96) Bunun içindir ki, insan, amelini, Yaratıcı
Ben'in iradesi yönünde şekillendirerek mutlu ve güzel bir dünyanın
kurulmasında rol alabilir.
Yaratıcı Ben'in iradesine ters bir yönde geliştirilen amel, oluşta
hiçbir olumlu sonuç doğurmaz. Kur'an bunu belirtirken, şirkin
ameli etkisiz kılacağını, işe yaramaz hale getireceğini söylemektedir.
(5/5, 53; 6/88; 7/147; 9/69; 14/18; 18/105; 33/19; 47/9)
Yaratıcı-Küllî iradeye ters bir gidiş izleyerek sergilenen amel,
Allah'la bir yarıştır ki, bu yarışta yenik düşmek insan için kaçınılmaz
son olacaktır. (11/121; 29/4; 41/5)
Amel, nihayet, karanlıktan aydınlığa çıkışın, müjde ve mutluluğa
erişin, bol rızık ve doygunluğun, Yaratıcı'ya şükrü eda edişin,
sevgi, rahmet ve şefkatle doluşun da yoludur. (19/96; 22/50;
34/13; 65/11)
Amel konusunun önemli Kur'ansal perspektiflerinden ikisine
daha işaret etmek gerekir:
1. Amel-Zaman İlişkisi: Kur'an Asr Suresi'nde zamana yemin
ederek söze başlamak suretiyle bu ilişkinin kaçınılmazlığına,
diğer bir ifadeyle amel konusunda zamanın önemine dikkat
çekmiştir. Gerçekten de zamanda ihmal sergileyen, yani zamanı
akla uygun biçimde kullanamayan bir faaliyet, amelin gereğini
yerine getiremez.
2. İki Amel Arasına İhmal ve Boşluk Sokmamak: Kur'an,
İnşirah suresi'nin 7. ayetinde şu erdirici yaradılış ve oluş ilkesini
getiriyor:
"Bir işi bitirip boşaldığında hemen yeni bir işe koyulup, yeni bir
yorgunluğu üstlen."
Amel konusunun önemli noktalarından biri de şudur:
Amel, sadece bedensel faaliyet değildir. Ruhsal ve fikri faaliyet,
belki de bedensel faaliyetten önce, ameldir. Bu yüzdendir ki,
Hz. Peygamber, düşünceyi en ileri ibadet olarak göstermiştir.
Çağımızda İslam'ın en büyük düşünürü olan İkbal'e, sadece sözle
yetindiği için serzenişte bulunanlar ondan şu cevabı almışlardı:
78 KURANIN TEMEL KAVRAMLARI
"Ben bir müzisyenim; çalıp söylüyorum, sizler dans ediyorsunuz.
İster misiniz ben de sizinle dans etmeye başlayayım?"
(Schimmel; Gabriel's Wing, 56) İkbal burada bir evrensel gerçeğe
dikkat çekmiştir:
Düşünce eylemi yani yaratıcı amel olmadan, bedensel eylem yani
malzemeye şekil veren amel olamaz; olsa da işe yaramaz.
Amel konusunun Kur'an açısından belki de en önemli noktasına
gelmiş bulunuyoruz. Bu nokta, amelin niteliği meselesidir,
SALİH AMEL MESELESİ
Kur'an, imanın hemen ardından devreye soktuğu amelin, salih
olmasını istemektedir. Salih amelin ne olduğunu anlamak için,
bir sıfat olarak kullanılan salih kelimesi üzerinde durmak gerekir.
Salih kelimesinin kökü sulh'tur. Sulh ve salah, Arap dilinde;
bozgun, nefret, kötülük, kavga, çekişme ve didişmenin zıddı demektir.
Sulh ve salahın karşıtı, Arap dilinde fesattır, (bk. burada,
Fesat mad.) Kur'an, salih amel işlemeyenlerin, yeryüzünü fesada
boğmaya gayret göstermiş olacaklarını bildirerek bu karşıtlığa
vurgu yapmıştır. (10/81; 38/28)
Salah ve sulhu esas alan kişi, tavır ve davranışa salih denmektedir.
Yani salih, sadece amelin değil, ameli üretenin de sıfatı
olmalıdır ve olmaktadır. Kur'an, hem iman sahibini hem de bu
iman sahibinin sergilediği amelleri, salih diye nitelemektedir.
Yüzden fazla yerde, imanlı kişiden istenen amelin salih olması
gerektiği belirtilmektedir. Kur'an'ın verilerini dikkate alarak salih
ameli, insana hizmete ve banşa yönelik bütün düşünce ve faaliyetler
diye ifade edebiliriz.
Kur'an'a göre, bütün büyük ruhlar ve özellikle peygamberler salih
kişilerdir. Mutluluk ve sonsuz kurtuluşa ermek de, salih kişilerin
hakkıdır. Yeryüzünün nimet ve imkânlarına sahip olmak,
rızık ve bereketle dolu bir yaşayışa ulaşmak da salih olmakla
mümkündür. (2/62; 5/69; 7/170; 10/81; 45/30)
Yeryüzü topraklarına, yönetici güce sahip olmak da esasen salih
kulların ve toplumların hakkıdır. (21/105; 22/23,50, 56; 24/55)
AMEL 79
Salih amel, kurtuluşun üç ana şartından biridir. Diğer iki şart
ise Allah'ın birliğine ve ahirete imandır. (2/62; 5/69) Dünya
planındaki hayatını iman sahibi olarak salih amelle geçirenler
dünya sonrasında temiz ve mutlu bir hayatla ödüllendirilirler.
(2/82; 16/97; 19/60; 39/72) Bu demektir ki, salih amel, yaratıcı
faaliyete katılmanın başlıca yoludur. Bu yolla insan kâinat ve
oluş bünyesinde sürekli yapıp edici bir şuur haline ulaşır ve külli
benliğe dost olur. Kur'an bu gerçeğe işaret ederken: "Rabbine
kavuşmak isteyen, salih amel sergilesin." (Kehf, 110) diyor.
Demek oluyor ki, salih amel, oluşa (şe'niyete) doğrudan doğruya
Yaratıcı Kudret yanında bir katılım, kaderin yaşanması ve yazılmasında
Allah ile birlikte rol almaktır.
Salih amel, insanın sürçmeleri sonucu meydana gelen çirkinlik
ve terslikleri de silici bir yol oynar. (25/70; 29/7; 64/9)
Salih amelin varlık ve oluştaki yerini ve değerini Kur'an, nihayet
şu şekilde ifadeye koyuyor:
"İman eden ve salih ameller işleyenler varlıkların en hayırlılarıdır."
(Beyyine, 9)
İslam dünyası, Kur'an'ın amele bağladığı yücelik ve mutluluğu
ne yazık ki, Kur'an'da yeri olmayan bir kader anlayışıyla elde
etmeye çalıştı ve perişan oldu.
Bilinmeliydi ki, eğer bir kader söz konusu ise o "kader, bir seçim
meselesidir, şans meselesi değil." (Henry Clausen; Beyond the
Ordinary, 156)
Alman düşünürü Goethe (ölm. 1832) bu kader-amel ilişkisine
(paradoksuna da diyebiliriz) çok daha ilginç ifadelerle değinmiştir.
Şöyle diyor:
"Kadere hürmet mi? Hayır! Kader, amellerin sonuçlarıyla vücut
buluyor. Geçmiş amellerin ürünleri büyüyorsa Tann'nın ve kaderin
yararı vardır. Bunun için, bütün kuvvetlerden yüksek olana, yani
her şeye kadir olana, kaderlere gebe olana, amele hürmet edelim!"
(bk. A. Schimmel; Cavidnâme Şerhi, 304-305)

Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 21.8.2014 23:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!