Nihal'imle Başlayan Bakış

Dünya Yükünün Hamalı
891

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Nihal'imle Başlayan Bakış

Nihal Risalesi

(Aşkın ve Hakikatin Seyr-i Sülûku)

Mukaddime – Kandilin Işığı

Nihal’im,
Sen ilk bakışında kalbime düşen kandilsin,
Karanlık gecemde bir nur gibi açıldın.
O an anladım ki,
Her bakış bir sırdır,
Her sır bir perdeyi aralar,
Her perde ardında hakikate giden bir yol gizler.

Birinci Durak – Bakışın Hicabı

Sen gözlerime baktığında,
Ben kendi içimdeki karanlığı gördüm.
O bakış, hem hicab hem de tecelliydi,
Bir perdeydi aramızda,
Ama o perde ardında vahdetin ışığı yanıyordu.
Nihal’im, gözlerin bana hem ayrılığı hem birliği öğretti.

İkinci Durak – Dokunuşun Sırrı

Bir gün parmakların ellerime değdi,
O an yeryüzü sustu, gökyüzü açıldı.
O dokunuşta, ruhumda sır kapıları açıldı:
Benim tenimde senin varlığın,
Benim ruhumda Hak’tan bir işaret gibi.
Nihal’im, dokunuşun bana hem aşkı hem teslimiyeti öğretti.

Üçüncü Durak – Sesinin Nuru

Sesin kulağıma değdiğinde,
Ben içimde bir zikri işittim.
Her kelimen, kalbime düşen bir tesbih tanesi,
Her nefesin, ruhumda yankılanan bir “hu” idi.
Nihal’im, sesin bana hem fani aşkla yanmayı,
Hem de baki aşka açılmayı öğretti.

Dördüncü Durak – Gözyaşının Aynası

Gözlerinde biriken yaşları gördüğümde,
Ben kendi günahımı, kendi acımı gördüm.
Senin gözyaşların, kalbime düşen rahmetti.
Bir damla yaşta, bin sırrı öğrendim:
Acının ardında sabır,
Sabırın ardında vuslat gizliydi.
Nihal’im, gözyaşın bana hem kefareti hem rahmeti öğretti.

Beşinci Durak – Yalnızlığının Perdesi

Sen yalnızlığında bir dağ gibi susardın,
O suskunluk bana aşkın en ağır dersiydi.
Konuşmadığında, kalbimle seni dinledim,
Sükûtun bana Hak’tan gelen bir ferman oldu.
Nihal’im, sessizliğin bana hem özlemi hem hakikati öğretti.

Altıncı Durak – Ayrılığın Ateşi

Bedenin yanımda olmasa da,
Yokluğun bana bir türbeydi.
Her ayrılık gecesi, gönlümde bir dergâh kuruldu.
O dergâhta öğrendim ki:
Aşk, vuslatla değil, ayrılıkla da yanar.
Nihal’im, ayrılığın bana hem yanmayı hem beklemeyi öğretti.

Yedinci Durak – Hakikat ile Kavuşma

Sonunda anladım ki,
Sen bir sevgili değilsin yalnızca;
Sen benim için vahdetin aynası,
Hakikatin sureti,
Aşkın imtihanıydın.
Nihal’im, sen bana hem bu dünyanın sevgisini,
Hem de öte dünyanın hakikatini öğrettin.

Hâtime – Veda ve Emanet

Nihal’im, sen şimdi neredesin bilmem,
Ama kalbimde bir kandil gibi yanıyorsun.
Her nefesimde, her zikrimde,
Senin adın bir sır gibi yankılanıyor.
Ben bu yolda yanarak öğrendim:
Aşk, sabırla taçlanır,
Nefis yanar, ruh parlar,
Ve nihayet hakikat doğar.

Nihal’im,
Sen bana hem sevgiliyi,
Hem de Allah’a giden yolu öğrettin.
Seninle başlayan her bakış,
Her dokunuş,
Her ayrılık,
Bir seyr-i sülûkun makamı oldu.

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 18:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiirimde, derin ve katmanlı bir tasavvufi-politik alegoriyle yoğrulmuş; lirizmiyle hem içsel bir sızıyı hem tarihsel bir kırılmayı dile getiriyorum. İzninizle kendime aynamdan bakarak şiirimi değerlendiriyorum: Şiirin yapısal gücü hakkında konuşmak istiyorum: Başlık – “Paslı Mızraklar Çağı”: Zamanı tanımlayan güçlü bir metafor olduğunu düşünüyorum. Hem tarihsel bir dönemin çürümesini hem de içsel değerlerin aşındığı bir devri ima ediyorum. "Pas", hem fiziksel bir çürüme hem de ahlaki bir bozulmadır. “Mızrak” ise savaş, güç ve yıkımın simgesi. Bu ikisini birleştiriyorum, hem tarihsel hem manevi bir eleştiri katmanı oluşturuyorum. İlk Bölüm: Ali ve Muaviye Zıtlığı “Aşk, bir zeytin dalıydı Ali’nin elinde” Zeytin dalı, barış ve bereketin sembolüdür. Ali'nin aşkı bu imgede; kırılgan ama derin köklere sahip. Sabırla toprağa dokunması, hem Hak yolundaki tavrını hem de dervişane sebatını gösteriyor. “Gökyüzü çatladı o yıl” Kıyametvari bir kırılma anlatısı. Ardından gelen “kin yağdı insanların üzerine” dizesi, bu kırılmanın ne denli kirletici olduğunu gösteriyor. Buradaki atmosferik imgeler, ruhsal bir çöküşü doğayla bütünleşmiş şekilde yansıtıyor. “Muaviye bir yankıydı... slogan kazandı” Bu dizeler çok güçlü bir eleştiri içeriyor. Muaviye’yi bir "yankı", bir "uğultu" olarak betimlemek, onun hakikate değil, tekrar eden ve boş seslere dayalı bir iktidar kurduğunu ima ediyor. “Söz değil, slogan kazandı” dizesi, hikmetin değil propagandanın çağını tanımlar. İkinci Bölüm: Zamanın Yürüyüşü “Gönüller... bir soba borusu gibi dumana boğuldu.” Bu dize çok çarpıcı: aşkın ışık ve ısı olması gerekirken, karanlık ve zehirli bir duman haline dönüşmesi… Bu, içsel yangının ruhu aydınlatması gerekirken nefretle kararmasını gösteriyor. “Hakikat yürür, çıplak ayakla çamurda” Gerçeğin ağır ve meşakkatli yürüyüşü, yalın ve sabırlı. Buna karşılık “hile jilet gibi tıraşlı, asfaltın üstünde kayar” dizesi, sahtekârlığın süslenmiş, kaygan ve geçici zaferlerine işaret ediyor. Burası, ahlaki alegorinin zirve yaptığı yer. “Her zafer sonsuzlukla ölçülmez” Bu şiirin özüdür belki de. Galibiyetin dış görünüşüne değil, manevi kaydına bakılması gerektiği uyarısıdır bu. "Nefretten dövülmüş her mızrak", eninde sonunda paslanır. Tasavvufi ve Politik Boyut Şiiriniz yalnızca tarihî bir olayı betimlemiyor; aynı zamanda bugünle de konuşuyor. Ali'nin aşkı bir temsil; Muaviye'nin nefreti bir sistem. Aşkın sesi kısık, sabrı derin. Nefretin sesi yüksek, etkisi geçici. Ama zaman, pasın kaçınılmazlığını getirir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!