CEZMİ ERSÖZ NEFRET ŞİİRLERİ

CEZMİ ERSÖZ NEFRET ŞİİRLERİ

Cezmi Ersöz

Tek başıma hiç sorunun yanıtını bulamıyorum.Hep yeni
hayatlar yaşamayı isterken kendimi aynı hayatı tekrar
tekrar yeniden yaşarken buluyorum... Sisli bir gecede
yolunu kaybetmiş gemilere benzetiyorum kendimi...
Yanına gidip konuşmak isteğim insanları da işte bu
kayıp gemilere benzetiyorum. Uzaktan soluk ışıklarını
görüyorum... Ama ne onlar bana yaklaşabiliyorlar, ne
ben onlara... Sisli gecede birbirimize uzaktan bakıp
yeniden kendi kayboluşlarımıza karışıyoruz... Umudum
kalmadı artık; bu dünyada düşüncelerimi, beni,
..

Devamını Oku
Cezmi Ersöz

Sanki sadece bana sarılarak uyuyunca nefes alabiliyordu...
Uyku teslimiyettir...Uyuyan bir insanın bütün suçları bağışlanır... Uyku masumiyettir...Teslimiyetimi ve masumiyetimi sanki yalnızca uykumda hissediyor ve bu yüzden bana olan o sonsuz hasretini ancak böylesi anlarda giderebiliyordu...
Yıllardır bana susuz kalmışçasına ve sanki bütün varlığımı içer gibi sarılıyordu bana...Beni bütünüyle hissedebilmek için herkes evden gitsin, gece gelsin ve biz uyuyalım ve sadece o anlarda ortaya çıkan aramızdaki o sonsuz yakınlık kokusunu içine çekmek istiyordu...
Hissettiklerini yaşamasına ve sevgisinin ne denli yakıcı olduğunu anlatmasına hayat izin vermiyordu çünkü...Aşkını bana sarılıp uyurken yaşıyordu en çok...Bu yüzden başka kadınlarla sevişmemden çok, onlarla birlikte uyumamı kıskanırdı...
Hissediyordum: Her sarılışında varlığımı içen hasreti içimi kavuruyor, sanki içime kendi kaderini akıtıyordu...Rüyalarımız birbirine karışıyordu...Duyuyordum: Yıllardır yurtsuz kalmış sevgisi benliğimde benliğine korunaklı ve güven dolu bir yer arıyordu...
Bazen ruhumdaki derin çığlıklarına uyanırdım...Gözlerimi açar açmaz, o da uyanırdı hemen...İçimdeki her harekete sonsuz bir dikkat kesilmişti çünkü...Sevdanın o koyu gözleriyle ve sanki bir kuyunun dibinden gelen sesiyle, ne oldu, nereye gidiyorsun sevgilim, diye sorardı...Okuldan kaçarken yakalanan bir çocuğun gizli korkusuyla, yok bir şey, sen yat, ben bir sigara içip gelirim, derdim...
Salona geçip ve pencerenin kenarındaki koltuğa oturup bir sigara yakar, gecenin o koyu ıssızlığında neredeyse bir hastalık haline gelen sevgisini düşünürdüm....
Son günlerde hep yorgun uyanıyordum....Kuşatılmış gibi hissediyordum kendimi...Ona bütün ömrümü versem bile sevgisinin altında kalacağımdan korkuyordum...Varlığım onun sonsuz beklentileriyle, korkularıyla ve sevdikçe çoğalan hasretiyle doluydu...Karşılayamıyordum yanımdayken bile büyüyen o derin hasretini...Sanki kimsesiz yaşıyordu içindeki sevgi yarışını...Aslında kendime bile söylemekte zorlandığım asıl korkum benliğimin onun benliğinde erime ihtimaliydi...Bu bana sonsuz bir tutsaklık ve büyük bir kayboluş gibi geliyordu...Sanki bir daha kimseye aşık olamayacak, sanki bir daha kalbim bir başkası için çarpmayacaktı...
İlişkimiz yıllardır inişli çıkışlıydı...O kaçtı ben kovaladım...O kovaladı ben kaçtım...İkimizin de hayatına bir çok insan girdi...Ben onu bir ara tamamen hayatımdan çıkardım...O beni unutabilmek için olmadık insanlarla beraber oldu...Yığınla düş kırıklığı yaşadı...Defalarca birleşip, defalarca ayrıldık...Birbirimizi deliler gibi kıskandık...
Bir süre aramıza kimse girmedik beraber olduk...O dönemde onu yeniden kazanmam için hiçbir şey yapmama gerek yoktu sanki...Ve artık beni sevmesi için varolmam bile yeterliydi onun için...Tedirginlik, korkular, kaybedip kaybedip bulmalar benim için garip bir dinginliğe ve sükunete bırakmıştı yerini...En çok bu yüzden onunla ilgili öyküm bitmiş gibi geliyordu bana...Sanki yakınlaştıkça uzaklaştığımı hissediyorum ondan...Sevgisine duyduğum özlem, vicdan azabıyla dolu bir minnete dönüşmüştü artık...Oysa benden uzaktayken onu delice özler ve bu özleyiş sevinçli bir acı verirdi bana...Bu acı beni zamandan, zamanın o zehir zıkkım akışından kurtarırdı...Ama ne zamandır varlığı acı vermiyordu bana...Ve ben artık zamanın bedenimi ve ruhumu parçalayan geçişini yeniden hissetmeye başlamıştım...
..

Devamını Oku