Harcadığım onca sene; gördüğümü görebilmek için,
Duyduğumu duymak, dokunduğumu hissedebilmek için.
Beni konuşturan zat ben değilsem,
Bu benden uzak hayatı izlemek ne için?
Üstümde yoğun bir eksiklik, bulantı var.
İki elim de sigarasız, kendim kendime şaştı.
Etraf duman altı, yerler ıpıslaktı.
Evimi aradım, bu yolda: Uçsuz bucaksız.
Hissettiğim ise göğsümde bir kurşunun yarası.
Vakitsiz geldi bu geçmişin kurşunu.
Semanın hangi yıldızından düştün anlayamam, hayalim.
Nurdan olmuş yüzün, hangi gecenin rengidir gözlerin?
Çaresiz, bir türlü bana söylediğini duyamadığım sözlerin,
İncizap duymamın nedenidir yegane sesine.
Menfaat istemez yüreğim, seni bekler tehalükle.
Varsın, bir anlık mutluluğundan mahrum bırak beni.
Benim tek arzum seninle sessiz bir sokaktan geçmekti.
Yahut bir çiçeği anlamlandırmak, tek isteğimdi.
Şimdi kalmadı tahayyülümün gündüzü, gecesi.
Her çirkin kelimeyi güzel bir şiire çeviren sesin midir,
Asalak beylere derdimi anlatamam bir türlü.
Ağlar, sızlar, yazarım da anlatamam.
Azap çekerim sonra,
Pişman olurum boşa dil kuruttuğuma .
Asıl baş ağrımın sebebi karşımdaysa,
Nasıl boyun eğerim sükutuma?
Bir gün bana uğramasa bulantılar.
Başıma, karnıma vurmasalar.
Bana benden yakındır şu isteğim:
Kendime yaptığımdan iyi yapsa bana işini düşmanlar.
Esintisinin yumuşaklığına hapsolduğum rüzgarlarda
Pembe feleğine bakmak sarhoş eder beni, mayıs akşamında
Bir yel essin, narince okşasın benim saçımı
Ben onun büyüsüyle yanıp tutuştuğumda
Bu on bir ay özleminle geçer mayıs
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!