Küsmek nedir, bilir misin? Küsmek dürüstlüktür... Çocukçadır ve ondan dolayı Saftır, yalansızdır. Küsmek; Seni seviyorumdur. Vazgeçememektir. Kızdım ama hala buradayımdır, Gitmiyorumdur, gidemiyorumdur. Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, Benim için değerlisindir Küsmek; sevdiğini söyle demektir Hadi anla, demektir Küsmek; umuttur, Acabaları bitirmektir, emin olmaktır.
Bazı insanlar, kendimizi dürüstçe yaşadığımız zaman, diğerlerinin bu 'açık'tan yararlanarak bizi devirmeye çalışacakları görüşünü savunurlar. Oysa bir insan, ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir...
Dün yürürken, rüzgarın alıp getirdiği siyah beyaz fotoğraflar düştü yoluma. Etrafa bakınınca yakınlardaki bir çöpe atılmış, sonra dağılmış onlarca fotoğraf gördüm. Genç, yaşlı, çocuk, bebek, kadın, erkek .. Düğün, nişan, okul, hastane, mezuniyet anıları.. Bir koli içinde yıllarca özenle saklanmışlar. Şimdi vazgeçilen o fotoğraflar, kağıt toplayıcılar için bir çöpün yanına bırakılmışlar. Rüzgar da sağa sola savurup duruyor, renkleri içine hapsolmuş özgür ruhlu bu fotoğrafları.
Hüzünlendim... Çünkü bu "anı hazinesi sandığı"nı bir ömür boyu saklayan insanlar büyük olasılıkla artık hayatta değildi. Ve yine büyük olasılıkla yakınları bu "eski" eşyalardan kurtulmayı seçmişti. Boğazım düğümlendi bunları düşününce. "Öbür yarısını arayan yırtık fotoğraflar" gibi hissettim kendimi sebepsizce...
Elle dokunulacak kaç fotoğraf kaldı ki sandıklarda? Dijital çağda fotoğraflar bile ruhsuz, filtreli, yapay... Duvardan indirildi çerçeveli fotoğraflar ve minicik bir usb içine hapsedildi. Oysa onlar, bir dönemin, özlemlerin, mutlulukların, bireysel d/evrimlerin şahidiydi..
Bir adım uzakta, Belki kilometrelerce yakındayım. Yazarının bile okumadığı o ya/saklı kitapta Yazılmamış şiirin son mısrasındayım. Şarkılardaki hüzünde, Bir çocuğun umut dolu yüzündeyim. Güneşin sıcağında, En çok sevdiğin türkünün nakaratındayım... Y/Anında, yörende, Köşe bucağındayım. Yüreğinde, yani zulandayım...
Bazen, çok kötü bir olay, çok iyi bir şeyin başlangıcı olur. O kadar güzel olur ki, o kötü/lük bile anlamını yitirir. O kadar güzel olur ki bazen, kötüye bile gülümsersiniz...
Bizi biz yapan acı/tatlı her anıya, bunlara vesile olanlara teşekkürler...
Unutmanın /unutabilmenin dayanılmaz hafifliği... Bazen ödüldür unutmak, bazen ceza. Hatırlamak mutluluktur bazen, bazen acılar içinde kıvranmaktır.
Bu, büyük bir aşk hikayesi... Şarkı bir hüzün şarkısı.. Bir hasret şarkısı.. Bu şarkı, en büyük aşkı ve en büyük acıyı yaşatan, vakitsiz ölen evlatların şarkısı...
Semiramis Pekkan, 5 yaşındaki oğlunu lösemiden 1984 yılında kaybetmiş. Ve onun hikayesini dinleyen Gülden, bu şarkıyı bestelemiş.
Hani, gurbettesindir. Dilini, caddelerini, sokaklarını bilmediğin bir yerde kaybolmuş hissedersin. Birden karşına çıkar, görmeyi beklediğin en son insan... İşte öyle bir şey...
Hani, çöldesindir. Gördüğün seraptan yorulmuş, ümidini kaybetmişsindir. Bir damla su, en kıymetli hazineden değerlidir hani. Birden görünür ufukta, senin kurtuluşun olan vaha, suyundan içersin doya doya... İşte öyle bir şey...
Güzel bir dost, acılar, üzüntüler, kayıplar, hasretler içinden el uzatır sana... İşte, öyle bir şey... :))
Kalbim,
ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi.
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana
fark etmez gibisin...
Kalbim,
demir masanın küfü, örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana...
Birhan Keskin
?si=35woN5fi59UXpjGS
Küsmek nedir, bilir misin?
Küsmek dürüstlüktür...
Çocukçadır ve ondan dolayı
Saftır, yalansızdır.
Küsmek; Seni seviyorumdur.
Vazgeçememektir.
Kızdım ama hala buradayımdır,
Gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır,
Benim için değerlisindir
Küsmek; sevdiğini söyle demektir
Hadi anla, demektir
Küsmek; umuttur,
Acabaları bitirmektir, emin olmaktır.
Yani, diyeceğim o ki:
Ben Sana Küstüm!
Nazım Hikmet
:))
Dostluk, birikmektir..
Biriktirmektir damla damla...
?si=yuPRtgOc6-kaWryQ
Bazı insanlar, kendimizi dürüstçe yaşadığımız zaman, diğerlerinin bu 'açık'tan yararlanarak bizi devirmeye çalışacakları görüşünü savunurlar. Oysa bir insan, ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir...
Engin Geçtan
Sevgiyle, duruşu güzel kadın :))
Dün yürürken, rüzgarın alıp getirdiği siyah beyaz fotoğraflar düştü yoluma. Etrafa bakınınca yakınlardaki bir çöpe atılmış, sonra dağılmış onlarca fotoğraf gördüm.
Genç, yaşlı, çocuk, bebek, kadın, erkek .. Düğün, nişan, okul, hastane, mezuniyet anıları.. Bir koli içinde yıllarca özenle saklanmışlar. Şimdi vazgeçilen o fotoğraflar, kağıt toplayıcılar için bir çöpün yanına bırakılmışlar. Rüzgar da sağa sola savurup duruyor, renkleri içine hapsolmuş özgür ruhlu bu fotoğrafları.
Hüzünlendim... Çünkü bu "anı hazinesi sandığı"nı bir ömür boyu saklayan insanlar büyük olasılıkla artık hayatta değildi. Ve yine büyük olasılıkla yakınları bu "eski" eşyalardan kurtulmayı seçmişti. Boğazım düğümlendi bunları düşününce. "Öbür yarısını arayan yırtık fotoğraflar" gibi hissettim kendimi sebepsizce...
Elle dokunulacak kaç fotoğraf kaldı ki sandıklarda? Dijital çağda fotoğraflar bile ruhsuz, filtreli, yapay... Duvardan indirildi çerçeveli fotoğraflar ve minicik bir usb içine hapsedildi. Oysa onlar, bir dönemin, özlemlerin, mutlulukların, bireysel d/evrimlerin şahidiydi..
?si=_mQNK7XE0hYD-_wJ
Bir adım uzakta,
Belki kilometrelerce yakındayım.
Yazarının bile okumadığı o ya/saklı kitapta
Yazılmamış şiirin son mısrasındayım.
Şarkılardaki hüzünde,
Bir çocuğun umut dolu yüzündeyim.
Güneşin sıcağında,
En çok sevdiğin türkünün nakaratındayım...
Y/Anında, yörende,
Köşe bucağındayım.
Yüreğinde, yani zulandayım...
G. MELEK
?si=nfy3p9vTPSmJxySO
Birini özlemek, onu görmediğiniz zamanın uzunluğuyla değil, onunla birlikte yapmak istediğiniz şeylerin çokluğuyla ilgilidir...
Turgut Uyar
?si=83RxwvwYG5arUP_W
Bazen, çok kötü bir olay, çok iyi bir şeyin başlangıcı olur. O kadar güzel olur ki, o kötü/lük bile anlamını yitirir. O kadar güzel olur ki bazen, kötüye bile gülümsersiniz...
Bizi biz yapan acı/tatlı her anıya, bunlara vesile olanlara teşekkürler...
Sevgiyle...
"Bana unutma sanatını öğret!
Çünkü ben, hatırlamak istediklerimi hatırlıyor,
Unutmak istediklerimi unutamıyorum..."
Unutmanın /unutabilmenin dayanılmaz hafifliği... Bazen ödüldür unutmak, bazen ceza. Hatırlamak mutluluktur bazen, bazen acılar içinde kıvranmaktır.
Bu, büyük bir aşk hikayesi...
Şarkı bir hüzün şarkısı.. Bir hasret şarkısı..
Bu şarkı, en büyük aşkı ve en büyük acıyı yaşatan, vakitsiz ölen evlatların şarkısı...
Semiramis Pekkan, 5 yaşındaki oğlunu lösemiden 1984 yılında kaybetmiş. Ve onun hikayesini dinleyen Gülden, bu şarkıyı bestelemiş.
"Yokluğun bir nehir, çağladı, yıktı beni.."
?si=xW_ONcybRQYqe4-1
Hani, gurbettesindir.
Dilini, caddelerini, sokaklarını bilmediğin bir yerde kaybolmuş hissedersin.
Birden karşına çıkar, görmeyi beklediğin en son insan...
İşte öyle bir şey...
Hani, çöldesindir.
Gördüğün seraptan yorulmuş, ümidini kaybetmişsindir. Bir damla su, en kıymetli hazineden değerlidir hani.
Birden görünür ufukta, senin kurtuluşun olan vaha, suyundan içersin doya doya...
İşte öyle bir şey...
Güzel bir dost, acılar, üzüntüler, kayıplar, hasretler içinden el uzatır sana...
İşte, öyle bir şey...
:))
?si=IPYwBV311vePHrpT
.
Kalan bir gün gibi yazdan, öyle Haziransın
Yalan değil, biz ne arayıp sende bulduksa
Mutluyuz, dostça gönül tahtına kurulduksa...
Ü. Y. O
?si=cp8q4TWccfjx71JY
Kahve hatır işidir, kıymet bilenle içilir... <3
Şarkımı, kahvemi, şiirimi aldım geldim :))